Assos'u 5 Ağustos 2010da puslu, sisli ama çok sıcak bir havada bir kez daha gezdik, hatt yağmur bile bir ara atıştırmaya başlamıştı, Midill/Lesvosi Adası ve deniz sisler arasına saklanmıştı. Sevgili Emel AKIN'la birlikte fotoğrafladık ve bir kez daha bir volkan konisinin üzerine kurulmuş bu kaya ve deniz kentine hayran olduk.
Artık aramızda olmayan ama Assos kazılarındaki değerli çalışmalarıyla Assos'ta yaşayan Kazı Kurulu Başkanı Prof.Dr.Ümit Serdaroğlu Athena Tapınağı ile ilgili şunları söylemiş. (Alıntı:Çanakkale Troas Arkeoloji Buluşması-Bildiriler 2002
En üst noktada yer alan ve Tanrıça Athena'ya adanmış tapınak İ.ö 525 yıllarına tarihlenir. Anadolu'da arkaik Çağda Dor düzeninde inşa edilmiş ilk ve tek tapınaktır. 1800 yıllarında tapınakta ayakta kalmış hiçbir sütun yoktu. Biz çevredeki eserleri toplarken bir yandan da sağlam sütunlardan elde edilen kalıplarla yeni sütunlar döktük. Yavaş yavaş tapınak sütunlarını ayağa kaldırdık. Bu restorasyonda kendi icadımız olan ilkel vinçlerden yararlandık. Tapınağın bir özelliği üzerindeki kabartmalı frizlerdir. 1881 yılında bu parçaların bir kısmı Boston müzesine gitmiş.Ünlü seyyah Texier'e hediye edilmiş bir koleksiyon da Louvre Müzesindedir. Bazı parçalar da İstanbul Arkeoloi Müzesindedir. Kabartmalarda Kahraman Herakles'le ilgili bir mitos anlatılır. Bir sığıra saldırmış iki arslan, Herakles ve Kentauros (At Adam) kabartmaları bizim bulduğumuz parçalardır.
Akropolis
Athena Tapınağı: Akropolisin doğusundaki Athena tapınağı Anadolu’daki Arkaik Çağ tapınakları için çok özel bir yere sahiptir. M.Ö. 540-530 tarihleri arasında inşa edilen tapınak, bir sütun başlığı üzerindeki yazıta göre tanrıça Athena’ya adanmıştır. Cella içindeki mozaik döşeme tapınağın Hellenistik Çağ’a kadar kullanıldığını ortaya koymaktadır. 14.30X30.31 metre ölçülerindeki tapınağın uzun kenarlarında 13, kısa kenarlarında ise 6 adet sütun yer almaktadır Tapınağın çatısı dışında tamamı andezit taştan yapılmıştır. Mitolojik konular ve hayvan mücadeleleri ile süslenmiş olan friz ve metoplar bu gün Çanakkale, İstanbul, Louvre ve Boston müzelerinde sergilenmektedir. Tanrıçanın evi olarak kabul edilen kutsal odaya (Cella) sadece görevli tapınak görevlileri girebilirdi. Cella’da tapınağa ait heykel ve tanrıçaya sunulan hediyeler saklanırdı. Tanrıça için yapılan törenlerin tamamı o çağ inançlarına göre açık havada ayakta ve eller havaya kaldırılarak yapılmaktaydı. Tören alanı olarak tapınakların giriş kapısının bulunduğu doğu yönü seçilmekteydi. Bir sunak üzerinde yanan ateş içine tanrıçaya sunulan adaklar atılmaktaydı. Katiller sarhoşlar ve doğuştan kusurlu olanların tapınak alanına girmeleri yasaktı.
Bizans Çağı Kalıntıları: Geç Bizans Çağı’nda akropolis sığınma yeri olarak kullanılır. Bu amaç doğrultusunda akropolis, yuvarlak ve kare planlı kulelere sahip, bir sur ile çevrilerek kaleye dönüştürülmüştür. Kale içinde sarnıçlar, tahıl depoları ve konutlar bulunmaktadır. Söz konusu yapıların inşasında Athena tapınağının taşları kullanılmıştır.
Temple of Athena: The temple crowning the acropolis of Assos is the only Archaic temple in the Doric Order known so far in Asia Minor. According to an inscription on a capital, the temple was dedicated to the goddess Athena. Erected between 540 and 530 BC, the building was in use into the Hellenistic Age. The dimensions of the temple are 30.31 by 14.30 meters; the long sides have 13 columns each, the short sides 6 columns each. Except for the roof, the entire building was constructed from local andesite. A unique feature of the temple of Athena at Assos is its architrave frieze decorated with figures, since none of the temples in the Doric Order found in Greece and Italy are decorated in this place. The friezes consist of 5 blocks and show mythological scenes of gods, heroes, and animal battles. Their fragments are now in museums at Çanakkale, Istanbul, Boston and the Louvre in Paris.
The sanctuary, the cella, which was considered to be the residence of the goddess, was only accessible to priests and priestesses. The cella contained the statue of the goddess; gifts donated to her were also kept here. Festivals in honour of the goddess were celebrated outside, the area in front of the temple entrance in the east served as festival grounds.
The acropolis during the Byzantine Age: In the late Byzantine phase, the acropolis was expanded to function as a fortified refuge. For this purpose, the still existing antique ring wall was strengthened and received four round and four rectangular towers. The interior of the complex was enhanced with several cisterns and living quarters and
storage buildings were constructed, part of which are still visible today. The construction material consisted of
blocks from the temple of Athena, which was dismantled for this purpose.
16 Ağustos 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder