4 Şubat 2010 Perşembe

Tralleis/Aydın

Tralleis (Aydın)

Antik Tralleis kenti (bugünkü Aydın), kuzeyde Kestane (Mesogis) Dağları ile güneyde Büyük Menderes (Meander) Nehri arasında yer alan dik bir tepe üzerinde yer almaktadır. Deştepe Höyüğü’nde Kalkolitik Çağdan Tunç Çağının sonuna uzanan kalıntılar bulunmaktadır; Klasik Dönem kenti ise MÖ 1. binyılın ortasında kurulmuştur. Nehir vadisinden yaylaya ve sahile uzanan doğu-batı yolu üzerinde konumlanan kent, Helenistik ve Roma dönemlerinde gelişerek günümüze kadar sürekli olarak iskan edilmiştir. Kentin anıtsal yapılarının çoğu ilk olarak Helenistik Dönemde inşa edilmiş olmakla birlikte, şehir birçok depreme maruz kaldığından, yer üstünde sadece gymnasiuma ait üç kemer günümüze ulaşabilmiştir. Kentin yoğun biçimde taş ocağı olarak da kullanıldığı anlaşılmaktadır. Yerleşim 19. yüzyıldan beri bilinmektedir ve 1880’lerde Alman arkeologlarca kazılmıştır. 1996’dan bu yana ise araştırmalara Adnan Menderes Üniversitesi’nden (Aydın) Rafet Dinç tarafından devam edilmektedir.

Gymnasium ile cephanelik yapıları da dahil olmak üzere birçok yapı ve yapı grubunda araştırma yapılmıştır. Gymnasium en azından MÖ 1. yüzyıla aittir; yukarıda bahsedilen üç kemer ise palaestraya açılan anıtsal girişin ayakta kalabilmiş kısımlarıdır ve antik kentin en iyi bilinen kalıntılarıdır. Kompleksin kuzey tarafında iki katlı bir hamam yapısı yer almaktadır. Cephanelik ilk olarak Helenistik Dönemde inşa edilmiş, daha sonra yapıya iki kat daha eklenmiştir. Yapı, tünellerle kentin önemli bölgelerine bağlanmaktadır. Roma Döneminde, yapıya artık cephanelik olarak ihtiyaç kalmadığında, işliklere dönüştürülmüş ve Erken Bizans Dönemine kadar da bu işlevi sürdürmüştür. Diğer araştırma bölgeleri olarak şehir surları, tiyatro, nekropol, su kemerleri ve kuzeydeki dağlarda yer alan taş ocakları sayılabilir.

The ancient city of Tralleis (modern Aydın) is situated on a steep hill between the Kestane (Mesogis) Mountains to the north and the Meander (Büyük Menderes) River to the south. The mound of Deştepe has remains from the Chalcolithic period to the end of the Bronze Age, while the Classical city was founded in the mid 1st millennium BC. Situated on the east-west route down the river valley from the plateau to the coast, the city flourished during the Hellenistic and Roman periods and has been occupied continuously to the present day. Many of the city's monumental structures were first erected in the Hellenistic period, but the city has been subjected to many earthquakes and only three arches from the gymnasium remain above ground. The city was also extensively quarried for building materials. The site has been known to antiquarians since the 19th century and was excavated by German archaeologists in the 1880s. Since 1996 it has been under investigation by Rafet Dinç of Adnan Menderes University (Aydın).

A number of buildings and complexes have been investigated, including the gymnasium and arsenal. The gymnasium dates from at least the 1st century BC and the three arches remaining from the monumental entrance to the palaestra are the best known remains of this ancient city. A two-storey bath house was situated at the north end of the complex. The arsenal was originally built in the Hellenistic period and two upper storeys were added later. Tunnels connected it to important parts of city. When, during the Roman period, it was no longer required as an arsenal, it was converted to workshops and continued to function in this capacity until the early Byzantine period. Other areas of research include the city wall, theatre, necropolis, aqueducts and stone quarries in mountains to the north.


http://cat.une.edu.au/page/tralleis


Tralleis Antik Tiyatrosunun yeri, Antik tiyatro; Askeri bölgede ve atış alanı olarak kullanılmakta.The place of Tralleis Theatre.





Boukoleon/Bukoleon Sarayı









Boukoleon Sarayı

Latince ismi Buccoleonis Majus Palatium
9. Yüzyıldan itibaren kıyıda duran Boğa aslan grubu...
Deniz kıyısında inşa edilen saraylardan ilkinin 2. Theodosios(408-450) tarafından yapıldığı sanılır. Ancak adı, konumu ve biçimi bilinmemekte..5. yüzyılda sarayın batısında özel evler ve 1. bölgede büyük evler yer alır.. Theodosios tarafından 409 yılında o bölgede başka özel konutlar da yaptırıldığı sanılmakta.. Verilere göre, bu ilk saray oldukça izole ve sahilin konumuna göre yapılmış bir yapı. Bu ilk sarayın daha sonraki yapım aşamalarında eski deniz surlarına kadar uzayıp uzanmadığı ve böylece eski payelerin günümüzde hala duran kalıntılarının genişletilmiş Theodosios Sarayının bazı kısımları olup olmadığı, varolan kalıntılar göz önüne alındığında bilnmemektedir. Ancek bir dönemlerde izole olan sarayın, biraz ileride batıda duran Hormisdas Sarayı gibi sürekli genişleyen Büyük Saray‘a (Magnum Palation) dahil olduğu sanılmakta.
10. yüzyılın Üçüncü çeyreği: Nikophoros 2. Phokas'ın (963-969) inşaatı arkeolojik ve tarihsel açıdan emin bir biçimde saptanabilmekte. 967'de ise Büyük Saray'ın batısında güçlü bir sur ve kulelerin yapımı ile sürdürülür. Bu arada bitişik olan evler yıkılır. Daha sonraki kaynaklarda sık sık adı geçen,Skyla ve üstü kapalı hipodromun yanında yer alan kule, duvar çemberinin en kuzey noktasında (Yaklaşık Nakilbend Sarnıcının orada) inşa edilir..
İmparator, surların yanına ambarlar ve alışveriş yerleri yaptırır.. Bu surun ve hemen Tramvay Caddesinin yanındaki kapının kalıntıları günümüze kadar gelmiştir. Bugünkü sarayın bazı bölümlerinin bu dönemde yapılıp yapılmadıkları kesin bilinmez.. Sarayın denizdeki cephesinin önünde Bukoleon adını taşıyan, imparatorun emri altındaki liman yer almakta..
13. Yüzyılın Birinci yarısı:
Latin işgalinin ve yağmalanmasının ardından, Bukoleon Sarayı; Blakhernai Sarayı'nın yanısıra Magnum Palation (Büyük Saray) ile birlikte Latin İmparatorunun Konutu olur.. Sonra St.Michael adı altında, doğudan papanın emrinde olan ruhban cemaatine sahip saray kilisesine dönüşür..
14.-19. yüzyılllar:
Büyük Saray gii Bukoleon Sarayı da Palaiologoslar döneminde terkedilir...1453 İstanbul Fethinden sonra bölge yerleşim alanına dönüşür.. Merkez ise 1554 yılında Kızlar Ağası Mahmud Ağa tarafından inşa edilen ve üç bölümlü bir sarnıcın üzerinde bulunan Ağa Camii olur...
Sarayın deniz cephesinde bulunan heykeller grubu 1532 yılında bir depremde büyük zarara uğrar..16. yüzyılda ise ortadan kalkar..
Eski Saray alanında yapılan yeni binalar ve büyük yangınlar (1489, 1741?, 1758, 1808.,1912) sarayın tüm kalıntıları da tümüyle yok eder. Deniz Surlarının yanında kalanlarpek çok kere betimlenerek resmedilmiştir..(Petrus Gylllius; 1794 civarı Choiseul-Gouffier) 1870 yılından itibaren demiryolu yapımı başka zararlara yol açar ve burada aslan figürleri ile bezenmiş deniz cephesi de yok olur...
20. yüzyılda Bukoleon Sarayı:
1912 yılındaki büyük yangının verdiği zararların ardından, hemen aynı yıl R.Mesguich ve sonraki yıllarda T.Wiegand ve K. Wulzinger tarafından güçlendirme ve aynı zamanda kazı çalışmaları başlar. Saray bölgesi yürürlükte olan yasağa rağmen yeniden yerleşim bölgesi olur. Ancak son yıllarda sahil yolunun 1956 yılından itibaren inşasından sonra kalıntılar içine yapılmış kulübeler yıkılır ama sistematik bir onarım henüz yapılmamıştır..
Bugün mü? Bugünkü durumu benim bildiğim kadarıyla tam bir mezbelelik.. İki sene kadar önce gittiğimde vahşi kapitalızmin uyuşmuş lumpenliğinin çaresiz mağdurları tinerciler yatakları, yorganları sermişler, bali çekiyorlar , yanımdaki arkadaşımla bana saldıracakmış gibi bakıyorlardı.. Biraz dolaşıp hızlı adımlarla oradan uzaklaşmak zorunda kalmıştık. Yanılmayı çok isterim ama 2010 yılı Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul'da ihmal edilen, hoyrat davranılan yapıların başında gelmekte.. Rant kentinin kültür başkentine dönüşmesi dileğimiz. Boukoleon Sarayıyla ilgili 1.80x 2.00 metrelik bir resim yaptım, Kültür Başkentimizde Boukoleon Sarayında sergilemek isterim...
Kaynak Kitap: İstanbul'un Tarihsel Topoğrafyası : Wolfgang Müller Wıener, Çeviren: Ülker Sayın -YKY Yayınları 1. Baskı Ocak 2001,3. Baskı Mart 2007

Bazı fotograflar; Boukoleon Sarayında Büyük bir emekle Değerli Ömer Kaya tarafından çekilmiştir, kendisine teşekkür ederim.
Yukarıdaki ilk üç fotografı Değerli Leonidas Mikropoulos'un görkemli albümünden aldım. Kendisine teşekkür ederim.