30 Ekim 2010 Cumartesi

Tüyap Artist 2010'da İstanbul 2010 Resimlerim Karşı Sanat Alternatif Platform 'da

Tüyap Artist 2010 Sanat Fuarı'na; Karşı Sanat Alternatif Platform 8 nolu salonda "2010 Halleri resimlerimle" katılıyorum
ERKMEN SENAN
SARAÇHANE HAGİOS POLYEUKTOS'TA 2010 HALLERİ
TUAL BEZİ ÜZERİNE AKRİLİK
182X200

BOUKEULON SARAYINDA 2010 HALLERİ
TUAL BEZİ ÜZERİNE AKRİLİK
182X300

21 Ekim 2010 Perşembe

Menemen Yanıkköy'de Yeldeğirmenleri


Antik Sardene/Dumanlıdağ eteklerinde ve Neon Teikhos öreni önündeki tepelerde, Yanıkköy ve Doğaköy arasında görülen tek değirmen de Manisa Boğazına dek sokulan rüzgarları tutuyordu.
Kaynak: Tepekule Tarih Dergisi 2000 Sayı:2 Ege'nin Yel Değirmenleri - Değirmenlerin arkeolojisi yapılır mı? Sahife:3 Şükrü TÜL.

Hermos/Gediz Nehri'nden Sardene/Dumanlıdağ'dan Mainomenos/Menemen'e





































Mainomenos/ Menemen, eskiden deniz kenarında bir kıyı yerleşimiyken Gediz (Ermos / Hermos) nehrinin doldurmuş olduğu topraklar sayesinde bugünkü mevcut yerini almıştır. Menemen’in adının anlamı; Melamana idi. Mela-(u)ma –(wa)na, Ma boğazı, Ma halkının ülkesi anlamındadır. (Bilge Umar)
Gediz nehri zaman zaman azıp durarak ortalığa zarar verdiği dönemlerde Helen dilinde “Azıp kudurmuş” anlamındaki Mainomenos diye anılmıştır ve bu ad Menemen’e isim kaynaklığı yapmıştır. (Ersin Doğer)
SARDENE /Dumanlıdağ HERMOS/Gediz/Kadys? ırmağının kuzey kıyısında yer alır. SARDENE adı Bilge Umar'a göre Lydia'nın başkenti SARDEİS/Salihli gibi SWARDA köküne bağlıdır. Luvi kökenli bir addır. SWARDAWANA "KUTLU AKARSU ÜLKESİ" anlamındadır ve kasdedilen Kutlu Arda=Akarsu, hiç kuşkusuz SMARDA Yani S(Wa)-Ma-(a)rda, Kutlu Ma ırmağı diiye de anılan ERMOS/GEDİZ ırmağıdır. Çünkü GEDİZ Nehri NEON TEİKHOS/YANIKKÖY yanından geçer.
HERMOS adına gelince; bu sözcüğün Hellen dilinde bir anlamı yok, EU-MA kökünün ERMOS'a döndürüldüğünü ve sonra H eklendiğini anlatıyor Umar , Türkiye'deki Tarihsel Adlar kitabında.
Sardene/ Dumanlıdağ eski çağlardan, hatta Tunç/Bronz çağından bu yana bir çok antik kente irili ufaklı yerleşime ev sahipliği yapmıştır.
Bunlar, Larissa/Buruncuk, Neon Teikhos/Yanıkköy, Temnos/Görece, Melanpagos/Göktepe, Palaudis/Emiralem yakını, Asartepe/Amuralema? ve Herakleia/Eski Emiralem 'dir. Diğer yerler Boztepe'deki yerleşim, Notion?, Panaztepe ve birçok küçük yerleşim, kilise ve kalıntı barındırır. Bu yerleşimlerin bir listesini yakında bu bölüme yükleyeceğim.
Başka bir rivayete göre Menemen adı Bergama Kralı Eumenes’den gelmektedir.
Bugün Menemen Merkezde yani içinde doğru düzgün bir kalıntı yeri bulunmamaktadır.
MS.100 yıllarında kıyı boyunca tekneler işlemiştir. 1764 yılında Chandler, İzmir ile Menemen’in iskelesi arasında yoğun bir deniz ticareti olduğunu gözlemlemiştir.(G.E. Bean)
Güney Aiolis diyebileceğimiz Menemen ve çevresinde, araştırmacılarımız farklı dönemlerde yapmış oldukları yüzey araştırmalarında değişik dönemlere ait birçok yerleşim yeri tespit etmişlerdir.
Recep Meriç 1984 yılında yapmış olduğu yüzey araştırmalarında Asarlık (Menemen, Asarlık Köyü), Kumtepe (Menemen, Yahşelli Köyü) MÖ.2000 ila MÖ.400 yıllarına kadar iskân gördüğünü belirtmektedir. Recep Meriç 1986 yılında yapmış olduğu 61 noktadaki yüzey araştırmalarında ise şu kanaate varmıştır: Bir çok höyük Erken Bronz çağda yerleşim görmüştür. Aiol ve İon kolonizasyon döneminde yeni kentler kurulduğu gibi, bu eski yerleşimler de iskân görmüştür. Recep Meriç 1987 yılında yapmış olduğu yüzey araştırmalarında ise Menemen Merkez’e çok yakın olan Ulucak Köyü’nün kuzeyinde bir tepe üzerinde Klasik ve Helenistik döneme ait bir yerleşim ve ona ait kayalara oyulmuş bir kuyu tespit etmiştir.
Armağan Erkanal ise Panaztepe kazılarını sürdürürken 2001-2002-2003 yıllarında Güney Aiolis yüzey araştırmalarına devam etmiş ve 47 noktada yapmış olduğu araştırmaları bilim çevreleri ile paylaşmıştır. Menemen merkez'de ise: Kubilay İlkokulunun girişinde iki adet Bizans dönemi sütun başlığı ile iki adet Roma dönemi İon başlığı ve oldukça sağlam bir Rum kilisesi ile önünde zeytinyağı presi tespit edilmiştir.
Bütün bu yüzey araştırmaları ışığında Menemen Merkezinde bugünkü Kubilay Anıtının bulunduğu Yıldıztepe’de yalnızca Helenistik veya Roma dönemimden kalma bir mezar bulunmuş ve yine aynı tepedeki Hıdır Dede ziyareti yakınında Roma dönemimden kalma seramik parçaları bulunmuştur. Fakat bu yerleşimin Bizans döneminde iskân görmediği anlaşılmıştır.

Menemen ve çevresindeki bazı antik yerleşimler:





NOTION ? (BOZTEPE'deki yerleşim)


Günümüzde eski Menemen mevkii olarak bilinen eski asarlik Mahallesinin yamaçlarinda kuruldugu Boztepe (eski haritalarda Gavurtepe) üzerine adi bilinmeyen küçük bir antik kent kalintisi bulunmaktadir. Gerek yüzeyde, gerekse kaçak yazi ile yüzeye çikartilmis toprak içinde görülen çanak çömlek bu yerlesmeyi i.ö.7. yüzyilin ikinci yarisi ile 4.yüzyilin sonu arasina tarihlememize izin vermektedir. Yerlesmenin 4. yüzyil sonunda terkedilmis olmasinda herhangi bir kusku yoksa da, yapilacak derin bir sondajda elde edilen edilecek kanitlarda kurulusunun i.ö.9.-8. yüzyillara kadar çikmasi muhtemeldir.
Günümüzde oldukça tahrib edilmis ancak tek bir sira halinde yer yer tepenin dogu yamaçlarinda görülen bir sur duvari kalintisi kentin tahkimatli oldugunu göstermektedir. Defineciler tarafindan yapilan kaçak yapilarda yerlesmeyi olusturan konular ortaya çikartilmistir.
Bu kentin Herodos’un 12 kent arasinda adini saydigi ve yeri bilinmeyen Notion olmasi kuvvetle muhtemeldir. Kent, Aiol Birliginde erken dönemlerde ayrilan Smyrna’nin disinda, Aiolis’in en güneyinde yer almaktadir. Böylece, kentin bölge içinde konumu Hallen dilinde anlami “güney” vesa “güney rüzgari” olan Notion adina da uygun düsmektedir. I.Ö.4. yüzyilin sonunda terk edildigi veya çok önemsiz bir köy konumuna düstügü için Hellenistik ve roma Dönemlerinde de iskani süren, Ionia kenti Kolophon’un güneyinde, denize çikisi saglayan iskelesi konumundaki baska bir Notion ile karistirilmistir. Bu kentin, Ionia bölgesinde bulunmasina karsin, modern arastirmacilar tarafindan Aioller’in kurdugu Notion zannedilmis olmasi mümkündür.

PALAUDIS (ASARTEPE)

Emiralem-Manisa yolu üzerindeki Degirmendere köprüsünün hemen dogusunda, Dere Mahallesi’nin batisindaki ilk tepe üzerinde, sur duvarlarinin bir kismi günümüze kadar ulasmis olan bir kale harabesi bulunmaktadir. Son yillara dek adi Yamanlar (Spylos) üzerinden Smyrna’ya ulasan bir yol ile Phokaia Sardeis yolunun geçtigi dar Hermos geçidinin (Manisa Bogazi) kesistigi stratejik açidan önemli bir kavsagi kontrol etmektedir. Kuzeyinde yer alan Gediz (Hermos) Nehri’ne biraz uzak kalmasi gibi bir savunma zafiyetini de nehrin kiyisindaki Kocakaya tepesinde 4. yüzyilda kurmus oldugu daha küçük bir kale ile önlemis oldugu anlasilmaktadir.
Son 30 yilda gerçeklestirilen kaçak define kazilarinin yerlesme üzerine çok büyük bir tahribe neden oldugu görülmektedir. Hazine bulunmasi ümidi olmayan bazi sur duvarlari disinda her yer kazilmis ve yapilar tahrip edilmistir. 200 metrekarelik bir alana yayilan akropolis iskani kuzey yönünde büyük boyutlu poligonal ve rektogonal taslarindan almasik teknikte insa edilmis bir sur duvari ile çevrilmistir. Diger yönlerdeki duvarlarin temelleri, dis ve iç yüzeyleri dikdörtgen bloklardan olusturulmus içleri daha küçük taslarla doldurulmus sandik duvar teknigindendir. Akropolisin hemen kuzeyinde yan yana iki seki üzerinde içi kireç harç siva ile yalitilmis dikdörtgen bir sarniç ortaya çikartilmistir. Dogu yamaç üzerinde egimli bir yol kuzeye dogru yükselirken, bugün oldukça tahrib edilmis kapi araligi görevi yapan iki sur duvari arasindan geçmis olmalidir.
Tepe üzerinde yer alan akropolisin (Içkale) disinda halkin yasadigi mekanlarin, Degirmendere Vadisi’ne bakan yamaç ve etekler üzerinde yer aldigi, kuzey ve güneydeki dik yamaçlar üzerinden Degirmendere’ye kadar inen sur duvarlari ile korundugu görülmektedir.
Yüzeyde gözlenen çanak-çömlek parçalarindan (Bati yamaci ve Megara türü kaseler) hareketle yerlesmenin I.Ö. 4. yüzyil içinde terk edilmedigi, I.Ö. 3. ve2. yüzyillarda, zayif da olsa, iskan gördügü anlasilmaktadir.
Kuzeydogu ucunda yer aldigi Degirmendere Vadisi’nin bati yamaçlarinin en üst noktasinda saptadigimiz bir sinir tasi üzerinde, Melanpegos (Yamaçlar-Gökkaya Kalesi) ile sinir komsusu olan ve Palauditae halkinin oturdugu Palaudis isimli kentin adi görülmektedir. Bu adin Asartepe üzerinde yerlesmeye ait olmasi kuvvetle muhtemeldir. Zira sinir tasinin isaret ettigi kuzeydogu yönünde Asartepenin disinda bir yerlesme bulunmaktadir.
Bu durumda güney Aiolis’de Helenlerin kurmus olduklari 12 kentin disinda da Palaudis gibi baska yerlesmeler bulundugu anlasilmaktadir.

HERAKLEIA ( BALIKKAYASI )

Eski Emiralem’in köyünün yamacina dayandigi küçük Balikkayasi üzerindeki tahkimat izleri ve kayaya 3 adet oyulmus sarniç, bu tepenin antik dönemde küçük bir iskanin akropolisi oldugunu göstermektedir . Tapunun dogu, kuzey ve güney yamaçlari çikisi zor egimli ve dik, bati yamaci ise çikisa daha elverislidir. Tepede herhangi bir sur duvari rastlanmasina karsin, ana kaya üzerine düzeltilmis duvar kaynaklari görülmüstür. Duvari olusturan kare ve dikdörtgen bloklari ile eski Emiralem köyündeki evlerin duvarlarinda kullanilmistir.
Ayrica, Balikkayasi’nin kuzey-dogusunda Urla Çukuru mevkiinin hemen güneyindeki 95 rakamli Çobanintepesi’nin kuzey yamaci ile dogu yamaci üzerinde tek sira halinde dikdörtgen, kare ve çok kenarli büyük taslardan olusan bir antik sur kalintisi görülmektedir.
Birbiriyle baglantili olan bu iki küçük ölçekli kalenin Emiralem deresi boyunca Gedize dek uzanan verimli ovaya dagilmis bir antik iskanda iliskili olmasi mümkündür. Bu antik iskani izleri Urla Çukuru mevkiinde yogunlasmaktadir.
Bu antik yerlesmenin adiyla dogrudan iliskili olan yazili kanitlar, Göktepe köyünün bulundugu plato üzerinde Vakif Melengiç c-ve Osmantepe mevkiinde bulunan sinir tasidir. Su sinir tasinin, üzerindeki yazilara göre Melanpegos ile Herakleia topragini ayirdiklari anlasilmaktadir. Taslarin güneye bakan yüzeyinde Melanpagos ( Yamanlar Gökkaya ) kuzeye, yani Emiralem’e bakan yüzlerinde ise Herakleia adlari okunmaktadir. Dolayisiyla, Herakleia’nin Emiralem çevresine kalintilarina rastlanan antik yerlesme olmasi gerekmektedir. Nitekim antik yazar Bizansli Stephanos da kitabinda Aiolis’de Kyme yakinlarida bir Herakleia kentinin varligindan söz etmektedir. Ayrica I.Ö. 2. Yüzyillarda Bythinia Krali Prusias ll’nin Pergamon’a yaptigi bir sefer sirasinda  Temnos’un yaninda, Topraklarini yagmaladigi kentler arasinda Herakleia’nin adi geçmektedir.










Bilge Umar- Aiolis- İnkılâp Kitabevi (2002) / Bilge Umar- Türkiye’deki Tarihsel Adlar- İnkılâp Kitabevi (1993) / Prof.Dr. Ersin Doğer- İlk İskanlardan Yunan İşgaline Kadar Menemen Ya da Tarhaniyat Tarihi- Sergi Yayınevi (1998) İzmir'in Smyrna'sı- Ersin Doğer- İletişim yayınları (2006) Recep Meriç- 3.Araştırma Sonuçları Toplantısı (1985) / Recep Meriç- 5. Cilt1 Araştırma Sonuçları Toplantısı (1987) / Recep Meriç 6.Araştırma Sonuçları Toplantısı (1988) / Prof.Dr. Armağan Erkanal- 21. Cilt2 Araştırma Sonuçları Toplantısı (2003) / George E.Bean- Eskiçağda Ege Bölgesi- Arion Yayınevi- (1997)

Hermos/Gediz nehri ile ilgili de TEMA'nın sitesinde şu bilgilere rastladım
Uşak'ın Gediz ilçesinde doğan ve İzmir'in Menemen ilçesinde Ege Denizi'ne kavuşan Gediz Nehri, 401 km uzunluğunda günümüzde. Önce Kütahya il sınırları içinde akan Gediz, Uşak merkez ilçeye bağlı Emirfakı Köyü'nün kuzeyinde Uşak topraklarına girer. Irmak, merkez ilçenin Güre Bucağı'na kadar kuzey-güney yönünde akar. Bu bucağın yakınlarında batıya döner ve Salihli ilçesinin kuzeydoğusundan Gediz Ovası’na girer ve güneyden Kemalpaşa Ovası’ndan gelen Nif Çayı ile Turgutlu'dan gelen Irlamaz Çayı'nı da yedeğine alarak, Foça tepelerinin güneydoğusundan İzmir Körfezi’ne dökülür. Irmağın kaynağı olan Murat Dağı'ndan Ege Denizi'ne ulaştığı noktaya kadarki uzunluğu 401 km olup, su toplama havzası ise 17.500 km²'dir. Taşkın dönemlerinde sık sık yatak değiştiren Gediz Nehri, yaklaşık 40.000 ha’lık bir delta oluşturmuştur. Zaman içerisinde İzmir Körfezi’ndeki bazı adalar da kara ile birleşmiş ve delta ovası içerisinde kalmıştır.


Bu nehir, mitolojik çağlardan beri bölgemizin en önemli hayat kaynağı olarak, buradaki yaşamın bir sembolü, önemli bir akarsu olarak bugüne dek varlığını sürdürdü.


Gediz Nehri'nin mitolojik çağlardaki adının "azgın, öfkeli, taşkın" anlamını çağrıştıran Memaniomenos veya Mainonemos olduğunu bilmek, bu nehri anlamaya yeterli. Şairlerin babası Homeros'un ünlü eseri İliada Destanı'nda "Maionia" diye anılan Gediz Nehri'nin buradaki anlamı ise "Kutsal Ma Nehri" veya "Kutlu Akarsu"dur. Halikarnas Balıkçısı'na göre, ondan önceki ismi Paktalos olan Gediz Nehri için, pek çok öykü ve hikayeler de anlatılır. Gediz Nehri, Belkıs Efsanesi'nde olduğu gibi de efsanelere bile konu olmuştur.





Yunanlıların tarihte Hermos adını verdikleri bu nehire, Romalılar latin yazımına uydurarak Hermos demişlerdir. Perslerin Serabad dediği, o zamanki halk dilinde ise Sarabad'a dönüşen bu nehir, günümüzde ise çıktığı yere göre Gediz olarak adlandırılmış. Zaman zaman taşması nedeniyle "Cadı Gediz" adı da takılan Gediz'e, yöremizde ise bu nedenden dolayı çamurlu suyu ve toprağı dolayısıyla köylüler tarafından "Sarıkız" da denmiştir.












































17 Ekim 2010 Pazar

Herakleia/Çakalya, Ayvalık

Evet 2004 yılında temmuz ayında edindiğim, okuduğum bilgilerle yayan olarak çıktım yola. Pura burnu /Pyrrha Karatepe, Karaağaç ve Bademli Burundan, Gümüşlü (Argy? Arga?) yolunu takip ederek, karşıma Hekatonessos Adalarını alarak, Kisthene/Kız Çiftlik/Trikopi, Gömeç, Kuzuluçay ve Keremköy/Koryphantis yolundan sağıma Argistri /Çiçek Adasını da katarak Şirinkent'den sonra İğdeli Plaj ve Çakalya Burnu'na geldim. Yapılaşma 2004 yılında da had safhadaydı. Herakleia'nın bulunduğu alanda keramik kırıkları, bitkilerin, otların, makiliklerin arasında bazı eski izler, temel kalıntıları, etrafa dağılmış, saçılmış kalıntılar gördüm ve bir arkeolojik alanın daha ranta gittiğini gözlemledim.
Çakalya Burnu'ndaki ve İğdeli Plaj yakınındaki Herakleia ile ilgili bilgiler Prof. Dr. Engin Beksaç'ın Balıkesir, Burhaniye, Ayvalık, Gömeç, Edremit, Havran'daki önemli yüzey araştırmalarında mevcut. Sayın Beksaç özellikle Soğan Adası, Yunda/Cunda, Pateriça, Çıplak ada, Tıfıllar Köyü ve çevrelerinde yaptığı yüzey araştırmalarında Çakalya burnu'na da değinir. Herakleia'ya Strabon Geographica'sında değiniyor. Amasya'lı Strabon şöyle diyor;
Pyrrha (Karatepe burnu, İntaland ve Artur yeri) Burnunun ve körfezin dışında terkedilmiş Kisthene Kenti (Kız çiftliği, Gömeç) bulunur. Bunun yukarısında, daha içerlerde Perperene(Aşağıbey). Trarion (Kozak Yaylası, Yukarıbey Köyü? veya Burhaniye Kuyumcu Köyü?) ve bu ikisi gibi diğer yerleşimler de vardır. Kıyının bundan sonraki uzantısında Mytilene'lilerin köylerine yani Koryphantis (Keremköy civarı) ve HERAKLEİA'ya gelinir.
Prof. Dr. Veli Sevin Anadolu'nun Tarihi Coğrafyasında (Türk Tarih Kurumu yayınları) Koryphantis ile Herakleia'yı Mytilene'nin köyleri olarak anıyor.

Prof. Dr. Engin Beksaç HERAKLEİA ve KORYPHANTİS'in LESBOS adasının peraia'sı olduklarını belirtiyor ve yüzey araştırmalarında bize şu bilgileri veriyor;
1998 yılındaki çalışmanın ilk merkezi Ayvalık ilçe merkezinin kuzeydoğusunda Çakalya Burnu ile İğdeli Plaj arasındaki küçük kayalık burun oldu. Bu alan geçmiş yıllarda, zeytinli çay bahçesinin yapılışı esnasında yok edilmiş olup tepe üstünde yüzeye çıkan kayalık zemine göre bir kaya üstü yerleşmesi olarak karşımıza çıktı.Arkeolojik malzeme batıya doğru akan karışmış toprak üzerinde yer almaktaydı. Yüzeyde bölgeye özgü tipte siyah hamurlu bir küçük ağırsakla birlikte, parlak gri açkılı ve benzerleri Ege Adalarında görülen tipte bir Bronz Çağı fincan sapi ve bölgede yaygın olarak bulunan parlak kahverengi açkılı sepet formlu bir kabın sap kısmının bulunması "Krizli Yıllar" ile ilişkiyi göstermesi açısından önemliydi. Bunlar yanında daha erken süreçleri hatırlatan formlarıyla karşımıza çıkan gri mat Aeol keramikleri, sepet formları ve değişik tipleri sergiliyordu. Ayrıca yüzeyde Roma ve çok yeni keramik parçaları da vardı. Deniz kıyısında yapılan inceleme bu kesimin toprak ve taş doldurularak orijinal şekli bozulmuş olan küçük bir koy intibaını verdi. Sitin yanındaki bahçelerde arkeolojik veri bulunmaması ilginçti.
Alıntı: http://www.kulturvarliklari.gov.tr/sempozyum_pdf/arastirmalar/17_arastirma_2.pdf
Bu satırlar 1998 yılındaki araştırmaya ait. Ben ise 2004 yılında gitmişim...

İşte bugünkü durumu da 2004 yılından farklı olmayan Hekatonessos adaları karşısında artık tarihi bir uykuya dalan Çakalya Burnu'ndaki Herakleia'dan belge niteliğindeki artık biraz eskimiş, digital öncesi dönemde Canon'umla çektiğim fotografların fotografları....
















16 Ekim 2010 Cumartesi

Kebrene antik Kenti-Bayramiç Çal Dağı-Fuğla Tepe


KEBRENE Antik Kenti Bayramiç'ten kuş uçuşu 12 km kadar güney doğuya denk düşen Çaldağ köyü yakınındaki Çalı Dağı güney doruğu ile, 1 km ilerisindeki güneybatıya düşen Fuğla Tepe arasındadır. Buraya gitmek için, Ezine Bayramiç yolunda, Bayramiç'in 7km. kadar öncesinde güneyde göreceğiniz yola sapınız. Bu yol önce Ağaç Köy'e sonra da Çaldağ köyüne gider.
Kebrene ismi Luvi ve ardılı Anadolu dillerinde K uwa ebra wana ögelerinden türetilmiş Kebrana'dır.( Bilge Umar- Troia kitabı Kebrene) Güzel kutlu ögeleriyle türetilmiştir ve tam bir eski Anadolu kent ismi özelliği göstermekte.
Kebrene antik kentinin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu hakkında kesin bir bilgi yok. Xenephon ve Strabon kentin isminden bahsederlerken Evciller'de Bayramiç yakınlarındaki önemli Troas kenti Skepsis ile Skamandras ırmağı arasında bir yer olduğunu söylerler, ayrıca buradaki bir kuleden de söz etmişler. M.Ö.479-334’de Kymeli göçmenler kenti olarak nitelendirilmiştir. M.Ö. 400’de kadın satrap Mania’nın yönetimine girmiş, 339’da da Spartalı komutan Derkylidas’a boyun eğmiştir. M.Ö.334’de Büyük İskender’in Granikos savaşındaki galibiyeti ile bölge onun hâkimiyetine girmiş, ölümünden sonra generallerinden Lysimakhos yeni kurulan Alexsandria-Troas’ı büyütmek için Kebrene halkını buraya zorla yerleştirmiştir. Oldukça geniş bir alana yayılan kentin kalıntılarından 3-4 km. uzunluğundaki surları, tepe üstü düzlügünde temel izleri, yer yer etrafa saçılmış işlenmiş taşlar, ayrıca doruk düzlüğünde bol keramik kırıkları bulunuyor. Kalıntılar çok geniş bir alana yayılmıştır. Schliemann 1882’de burada kazı yapmış, bazı kaya mezarlarını açmış ve bazı gümüş ziynet eşyası çıkarmıştır. Bugün bu eserler Çanakkale Müzesi’ndedir.
Kebrene'ye ve çevresine belki 20 sene öncesi bir gittiğimi hatırlıyorum, elimde belli belirsiz fotograflar var, bu sene KEBRENE'ye bir çıkıp özellikle Bilge Umar'ın da Troia kitabında yayınladığı o tepe üstü düzlükteki keramik kırıklı alanı, temel izlerinin hala durup durmadığını görmek ve makinamla kaydetmek isterim. Kebrene çok görkemli bir yerde konumlanmış, bir Anadolu yerleşimi...Troas bölgesi bir büyük uygarlıklar hazinesi, gez gez, oku oku bitmiyor.



14 Ekim 2010 Perşembe

Assos: Bouleuterion-Meclis Yapısı





Assos'ta da tüm antik kentlerde olduğu gibi meclis düzenli olarak toplanır, yönetsel sorunlar tartışılır, kararlar alınırdı.
Prytan'lar yani temsilciler içinden secilen 50 kişi görevlendirilir ve Prytaneion'da (Devlet Konuk Evi) kalır orada devletin hesabıyla yer, içerlerdi.
Meclisin yetkileri şunlardı; elçi yollama ve kabul etme, devlet memurlarını denetleme, vergi toplama, donanma ve maliye yönetimi gibi görevleri vardı. 500 drahmiye kadar da ceza kesme yetkisine sahipti.
Üyeler, tiyatroda şeref koltuğunda da otururlardı. Tiyatro etkinliklerine parasız girebilirlerdi.
ASSOS KENT MECLİSİ, BOULEUTERİON 150 kişilikti. 20.62X21m. boyutlarında tek katlı bir yapıydı. Agora'ya açılan 5 kapısı vardı.
İçeride ikisi kazı sırasında insitu bulunmuş 4 adet sütun, binayı örten ahşap çatıyı taşımaktaydı. Üyelerin oturduğu taş sıralar sağlam ele geçirilememiş. Dor düzenindeki cephe sütunları 63 cm çapında, içteki çatıyı taşıyan sütunlar ise 75 cm. çapındaydı. Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu Assos adlı yapıtında ve kazı raporlarında çok harap durumdaki yapıyla ilgili de çok fazla bilgi sahibi olmadıklarını vurgulamış. Bouleuterion'un güneyindeki agoraya giriş kapısının yanında merdivenlerle bir alt geçide inilmekteydi. Geçit bir su haznesinde sona erer. Kapının güneyinde de bir yapının kalıntıları var.
Kaynak: BEHRAMKALE-ASSOS Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu Arkeoloji Ve Sanat Yayınları-3. basım 2005