3 Kasım 2012 Cumartesi

Madra Dağı Çevresi, Taş ve Maden Ocakları

Ekim 2012'de yapılan Madra Dağı Çalıştayı'nda yaptığım Görsel sunumda Madra Dağı çevresindeki Taş ocakları ve Maden arama  yerlerini de bu önemli fotograflarla göstermiştim.









Fotograflar için Sevgili NEZİH BAŞGELEN'e çok teşekkürler.

1 Kasım 2012 Perşembe

Aigai'den eski planlar, Fotograflar


Agora



Kaynak: C. Schuchhardt , R. Bohn, Altertümer von Aegae (Berlin, 1898) 



Savunma Duvarları



Tiyatro




Aigai Apollon Khresterios Tapınağı (Şükrü Tül'den)





Apollon Tapınağı (1885-1886)

"Aigai'de Apollon tapınakları için geçerli olan kural değişmiyor. Tıpkı Klaros/Ahmetbeyli yakını/Cumaovası, Didyma/Didim, Smintheion'da (Gülpınar/Külahlı) olduğu gibi kent dışında kutsal alanı. Demirkapı'dan bakınca doğuda, Kocaçay Vadisi'nde bir düzlük olarak gözüken tapınak alanı doğal olarak su bulunan bir arazide. Buraya Gryneion/Şakran'dan geldiği sanılan döşeme yolun izlenmesiyle ulaşılabilir. Başka bir tanımla Aigai kentinin nekropolisine yaklaşıldığında doğrudan doğru Kocaçay Vadisi'ne giden yol izlenmeli. Yol üzerinde Hellenistik döneme ilişkin duvarlar ve nekropolisin uzantıları görülüyor.

Aigai'de Apollon'un sanı, "kehanetler gönderen" anlamında. Ünlü olmasa da bağımsız bir kutsal alan olarak Apollon Khresterios tapınağı önemli. Kocaçay'a adını veren tanrı, gelecekten haberler fısıldıyordu. Tanrıya en eksi saygıyı Bergama Krallarından Philetairos göstermiş. Apollon Khresterios'a adanmış bir yazıtı biliniyor.

Yapının 6X12 sütunlu olduğunu ileri süren Bohn, tarihi hakkında kesin bir ipucu elde etmiş. Proconsul İsauricus'un maddi katkılarıyla yükseltilmiş tapınak, trahit taşından görkemli kalıntıları ile yerli yerinde. Özellikle cellasının kapı sövesi sapasağlam duruyor. Cephesinde basamaklar olan yapı peripteros tipinde, İon düzeninde. Sütunları yaklaşık 7,5 metre yüksekliğinde hesaplanmış. Friz kabartmaları boğa başları ve bitki çelenkleri biçiminde. Arşitravları üzerinde yazıtı bulunuyor. Apollon Khresterios tapınağı Vali Servilius Poplius İsauricus tarafından dikilmiş. Valinin Asya eyaletinde kaldığı dönem İ.Ö. 48 ve 46 yılları. Geç Hellenistik dönemde yapının kurulmasını sağlayan Proconsül'ün bir heykeli tiyatronun üstündeki tapınaklarda durmaktaymış.

Kaynak: Aigai, Aiolis'te Bir Dağ-Kent, Şükrü TÜL, Ege Yayınları, 1995, Sh.35-37

Latmos/Beşparmak Dağı Suratkaya Hitit Yazıtı




İzmir-Bodrum yolunun solundaki muhteşem Bafa Gölü manzarasını seyredip Bafa (Çamiçi) beldesi ile Karacabel Tüneli’ni ve sırasıyla Danişment ve Ekindere köylerini geçtiğinizde bir süre sonra karşınıza Karşıyaka Köyü’nün tabelası çıkar. Tabelanın bulunduğu köprülü kavşağın hemen öncesindeki yola sapıp Karşıyaka Köyü içinden yola devam ettiğiniz takdirde bu yol sizi zorlu rampalar eşliğinde ve yol boyunca uzaktan seyrettiğiniz yüksek yamaçlardaki oldukça büyük bir köye ulaştırır: Sakarkaya Köyü.

Sakarkaya Köyü, 1.576 kişilik nüfusu ile Milas İlçesi’nin en büyük köyüdür. Köy, Muğla il merkezine 104, Milas ilçe merkezine 35, Selimiye’ye 13 Km. uzaklıktadır. Yerleşimin kuzeyinde Aydın iline bağlı Koçarlı İlçesi’nin Barcık Köyü, Kuzeydoğusunda Kullar, doğusunda Tekeler, Ören ve Çukurköy, güneyinde Günlük ve Şenköy, batısında Yeniokul, Bırnak ve Karahayıt köyleri bulunmaktadır. Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Arıcılık, zeytincilik ve çam fıstığı (yöre halkının dilinde künar) köyün temel ekonomik faaliyetleridir. İlköğretim okulu, sağlık ocağı, içmesuyu şebekesi ve 3 adet camisi olan köyün kanalizasyonu bulunmamaktadır. Ayrıca köy içindeki yolların da tümü düzenli değildir. 

Köyün yanından geçen yol bugün önemini kaybetmiş olsa da, antik dönemde büyük bir öneme sahipti. Köyün sırtını verdiği Beşparmak Dağları (Tekerlek Dağı) ile kuzeydoğusundaki Tekke Dağı arasında yer alan 1.000 m. yüksekliğindeki Anadol (Sakarkaya) Geçiti, antik dönemde güneydeki Selimiye Ovası ile kuzeydeki Büyük Menderes (Μαίανδρος, Maiandros) Vadisi arasındaki geçişi sağlıyordu. Büyük Menderes Vadisi’nin bulunduğu yerdeki antik körfezin Holosen Çağında Aydın önlerine kadar uzandığı, bugünkü Bafa (Latmikos) ve Azap göllerinin de içinde yer aldığı bu körfezin zaman içinde Büyük Menderes’in getirdiği alüvyonlarla dolduğu dikkate alınırsa; bu yolun Halikarnassos, Mylasa ve Miletos yönünden gelerek Alinda antik kenti egemenliğindeki toprakları (territorium) izleyerek Büyük Menderes Ovası’na inenler ya da kuzeydeki daha küçük bir kent olan Amyzon üzerinden Büyük Menderes Ovası’na çıkmak isteyenler için ne kadar önemli olduğu anlaşılacaktır. Bunun farkına varan Karya Satrabı Mausollos gibi yöneticiler bu bölgeye yaptırdıkları kalelerle (Çörlenasar Kalesi, Binkoyunağılı Kalesi vd.) geçidin ve yolun güvenliğini sağlamaya çalışmışlardır. Bölgede ayrıca Latmos Herakleiası halkının saygı gösterdiği Zeus Akrios (Dii Akrayu – Dağ zirvesindeki Zeus) adına düzenlenen ve bugün Bağarcıkkale adıyla anılan bir kutsal alan da bulunmaktadır. 

Köyün çıkışından sonraki 10-15 dakikalık bir araba yolculuğu ile ulaşacağımız Anadol (Sakarkaya) Geçidi’nin solunda Sakarkaya Köyü’nün mezarlığı, sağında da bir çeşme ve bu çeşmenin üst tarafında da yoldan gelip geçenlerin yararlanacağı iki testi içindeki buz gibi su, eski bir Anadolu geleneği olarak susuz yolcuları beklemektedir.

Çeşme’nin arkasındaki patikayı, rehberinizle birlikte izlemeye başladığınızda yolunuzu kolaylıkla kaybedebileceğiniz bir arazide ilerlemeye başlarsınız. O nedenle, Sakarkaya Köyü’nden bölgeyi iyi bilen bir rehberi yanınıza almanızı öneririz; aksi takdirde oldukça sarp ve tehlikeli kayalık arazide yolunuzu kaybetmek ya da sakatlanmak gibi tehlikeli durumlarla karşı karşıya kalabilirsiniz. Her bir taş ya da kayayı başka birşeye benzetebileceğiniz ilginç metamorfik kaya oluşumlarıyla dolu bu yol adeta bir labirent gibi çözülmeyi beklemektedir. Yapacağınız tek şey önünüzdeki patikaya dikkat ederek, arada sırada çevredeki güzel manzarayı, panoramayı seyrederek hatta fotoğraflayarak rehberiniz eşliğinde yürümektir.

Yürüdüğünüz yolda etrafa saçılmış cüruf kalıntıları görürseniz şaşırmayın. Bu kalıntılar yörede bol bulunan demir madeninin -Cumhuriyet dönemi de-dahil- açık ocaklarda eritilmesinden geriye kalan kalıntılarıdır. Bu kalıntıların bulunduğu yerlerdeki yamaçlara dikkat ettiğiniz takdirde gnays taşlarıyla yapılmış demir ergitme bacalarının kalıntılarını bile görebilirsiniz.

İçlerindeki silis nedeniyle pırıl pırıl parıldayan ilginç oluşumlu taşların, kayalarından arasından sızan sulara basarak, eğreltilerin, mantarların süslediği muhteşem güzelliklerin içinden kâh tırmanarak kâh dik inişler yaparak Tekke Dağı’nın çevresini izleyen 1,5-2 saatlik bir yürüyüş sonrasında büyük bir kaya kütlesinin karşısına çıkarsınız. Yandan bakıldığı zaman bir insan yüzünün siluetini çağrıştıran ve bu nedenle de yöre halkı tarafından Suratkaya olarak adlandırılan kayanın tarihi bir önemi bulunmaktadır. Çünkü deniz seviyesinden bin metre yüksekliğindeki bu kayanın altında, Anadolu'da son yıllarda yapılan arkeolojik keşiflerden birisi durmaktadır. Hititliler tarafından Mira, Millawanda ve Karskissa olarak adlandırılan ülkelerin ayrılış noktasında bulunan bu kayanın ön yüzünde Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü arkeologlarından Dr. Anneliese PESCHLOW'un 2000 yılında yöre köylülerinin yardımıyla bulduğu Hitit hiyeroglif yazıtları, Hititlerin gerçekten de Ege kıyılarına kadar geldiğinin önemli bir kanıtı olmuş, böylelikle Hitit kaynaklarında adı geçen Millawanda`nın Miletos'la özdeş olduğu hemen hemen kesinlik kazanmıştır. Bu yazıt bir yandan da Hitit vesayeti altındaki Mira ülkesinin Karabel Geçidi`nden Latmos'un güney ucuna kadar ulaştığını göstermiştir. 

Farklı aralıklarla kaya yüzeyinin tümüne derin bir şekilde taş darbeleriyle çizilen ya da kazıma-oyma yöntemiyle işlenen altı işaret grubundan oluşan yazıtta, kabartma süsü bulunmamaktadır. 

“mi+rali REGİO” şeklinde yazılan birinci yazı “Mira ülkesi” anlamına gelir. 

Karşıdan kolaylıkla görülebilen “paripar-ha…REX FILIUS.DOMINUS” şeklindeki ortadaki yazı “Büyük kralın oğlu” anlamına gelir.

“CAPUT-xx REX.FILIUS” şeklindeki üçüncü yazıtta büyük kraldan söz edilmiştir.

“Kwila-la-i(a)” biçimindeki dördüncü yazıt “Kuwalaya” adını vermektedir.

Yazıt işaretlerinden beşincisi, büyüklüğü ve merkezi konumuyla diğerlerinden hemen ayırt edilmekte ve yazıtın ana ve en önemli parçası olduğunu belli etmektedir. “MAGNUS.REX FILIUS” biçimindeki yazıtın, Hitit Kralı 2. Murşili'nin evlatlık yeğeni ve Mira kralı Maşuiliwa`nın evlatlık oğlu Büyük Prens Kupanta-Kurintiya’nın kartuşu olduğu, Dr. Anneliese PESCHLOW tarafından açıklanmıştır. Peschlow, yazıtı İ.Ö. 14. yüzyılın son on yılı, İ.Ö. 13. yüzyılın ikinci on yılı başlangıcı arasında tarihlemektedir. 

Altıncı yazıtta ise “REX.FILIUS Pi-ha-BOS FILIUS” ile ifade edilmiş bir prens adı olan Pihamuwa okunmuştur.

Yazıtın bulunduğu kaya çıkıntısının bir geçit ya da transit yolun veya bir kült alanını yakınında bulunmamasının nedenini araştıran Peschlow, sınır belirleme yeri olduğu yorumunu yapmaktadır. Suratkaya Mira, Millawan'da ve Karskissa ülkelerinin ayrılış noktası olan bu alan, tarihte birçok sınır anlaşmazlıklarına sahne olmuştur. 

Denizden esen rüzgârların ve alandaki ılıman nemli mikro klimaların da etkisiyle, yüksek oranda feldspat içeren gevşek ve derin toprakların bulunduğu Beşparmak Dağları'nın doğusunda, geniş topluluklar oluşturan fıstık çamları, yöre insanı tarafından künar olarak adlandırılmakta ve bir çocuk gibi bakılmaktadır. 

Kaynak: 
• PESCHLOW-BİNDOKAT, Anneliese; Latmos’ta Bir Karia Kenti Herakleia Şehri ve Çevresi, Homer Kitabevi, İstanbul- 2005.
• PESHLOW, Anneliese; Die Arbeiten Des Jahres 2000 In Herakleia Am Latmos Und Dem Zugehörigen Territorium (Beşparmak), 19. Araştırma Sonuçları Toplantısı 1.Cilt, 259-262
• Tül, Şükrü; Suratkaya Yazıtları – Ebruli Turizm Gezi 
Bazı yazı ve alıntılar ile Değerli Alirıza Avcan'a çok teşekkür ederim.

























31 Ekim 2012 Çarşamba

Antik Kalkhedon Irmağı/Kurbağalıdere ve Köprüleri








TAHTAKÖPRÜ 
Fenerbahçe Stadı'nın önündeki köprü önce tahtadan yapılmış bir köprü imiş.Ağır vasıtaların olmadığı,Kadıköy'deki otomobil sayısının 10 taneyi geçmediği1920 yılında bu köprüden enen çok at arabaları geçermiş..Osmanlı döneminde yapıldığı gerçekmiş.Enine dizilmiş tahtaların çivileri zamanla gevşemiş,tekerlek bir ucuna basınca diğer ucu havaya kalkarmış,çürümüş korkuluklara dayanmamaya özen gösterilirmiş. 
1927 -1928 yıllarında Suadiye ile Kadıköy arasında MURAT  ve SUHULET otobüsleri işlemeye başlayınca)önce köprü revizyona tabi tutulmuş.İlerki yıllarda tramvay hattı için beton yapılmış ve genişletilip bugünkü halini almış. 
Tahtaköprü'den iki yüz metre ilerde,Kuşdili çayırı'nın başında alçak,dar,üzerinden sadece insanların geçebileceği bir köprü daha varmış.Pek işlek değilmiş, Köprüden hemen sonra Fenerbahçe  Kulübünün yanan lokali,onun  da bitişiğinde Hamdi'nin Gazinosu varmış.Uzun zaman tahtadan yapılmış olarak kullanılmış olan köprü, Kurbağalıdere'nin ıslah planı ile betona dönüştürülüp,genişletilmiş,fakat yine de yalnızca insanlar için kullanılır halda bırakılmış.45 yıl kadar önce şiddetli yağan yağmurlar dolayısıyla dere yükselmiş,akıntı bu köprüyü Tahtaköprünün altına sıkıştırmış.Ters dönmüş bir masa gibi tablası aşağıda bacakları yukarda bir vaziyette günlerce durmuş,sonra sökülüp kaldırılmış. 

TAŞKÖPRÜ 
Mahmut Dede Türbesi'nin karşısında, Fenerbahçe stadı'nın arkasından geçen yola uzanan yarı ahşap köprü 1920lerde çökmüş olup, kullanılmaz bir haldeymiş.Arabalar derenin sığ yerinden geçermiş.1928 yılında tamamı  ve korkulukları taşdan yapılmış ve o yıldan sonra "TAŞKÖPRÜ"adını almış. 
Geceleri ışıksız olan bu köprüden kimse geçemezmiş.Papazın bağı ile Fenerbahçe Stadyumu arkasındaki cadde gündüzleri bile tehlikeli olduğundan Taşköprü geceleri am bir sessizliğe gömülürmüş. 
Köprünün iki başı da mezarlıkmış.Zaten aşağıdaki fotoğraflardan "cimetieres turques a Kourbali-Dere yazılı olanında göreceksiniz.Kadıköy'deki Atatürk Köprüsüne giden yollar yapılıncaya kadar bu Taşköprü kullanılmış.Çok sağlam bir yapı olan bu köprü yollar yapılınca yıkılmış ve Kurbağalıdere kanal haline getirilmiş. 
Taşköprünün yüz metre  kadar ilerisindeki köprüden yalnız tren yolu geçermiş.Oldukça yüksek yapılmış olan bu demiryolu köprüsü sonradan değiştirilmiş........ 
ALINTI ve KAYNAK:Bizans Metropolünde ilk TÜRK Köyü-KADIKÖY-Dr.Müfid EKDAL 
Kadıköy Belediye Başkanlığı Kültür Yayınları 1996 


22 Ekim 2012 Pazartesi

Vona/Perşembe,Yason Kilisesi



VONA: İlçe merkezi PERŞEMBE'nin 1945 öncesi ismi VONA. Kasabanın doğu yanındaki Limana da VONA LİMANI denmekte. Karadeniz Kappadokeia/Pontos kitabındaki bilgilere göre Bilge Umar, VONA'nın ilk çağdaki isminin BOONA olduğunu, CRAMER'in c.I s. 278inden alıntılayarak vurgulamış. Hellen dilinde "sığır/inek yeri" anlamında bir BOON sözcüğü varsa da anlamını saptayamadığını söylüyor, Umar. VONA Antik kentinin MİLET'li kolonistlerce kurulduğu sanılıyor. En belirgin kalıntı sapasağlam durumdaki YASON KİLİSESİ...



Yason Kilisesi Perşembe ilçesinde, muhteşem peyzajlı Çaka Mevkii Yason Burnu’nda. XIX.yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır.

Kesme ve moloz taştan yapılan kilise üçer sütunlu iki sıra sütun dizisi ile üç nefe bölünmüş. Dikdörtgen, bazilika planlı. Çatısı kırma taştan. Batıdan girişli.Batı girişinin üzerinde pembe bir taşa rölyef olarak olarak karşılıklı iki hayvan figürü işlenmiş. Kilisenin güney ve batısında da iki ayrı girişi de var.Apsis üç bölümlüdür. Duvar ve pencere pervazları gri renktedir.

1991de çatısının bir kısmı çökmüş ve altı sütundan iki tanesi devrilmiş.









 Bu güzel fotograflar için Turuncu Mavi Gonalı Orhan Soylu'ya çok teşekkür ederim.