26 Mart 2009 Perşembe

Gömeç ve Kız çiftliği Höyüğü (Kisthene)-2

2007 yazında maalesef Birçok arkeolojik ören yeri ve höyüklerin başına gelen Gömeç Kız çiftliği höyüğü/Kisthene'nin de başına geldi...Enaz 5000 yıllık höyük üzerine bulunan tarihi Trikopi/Kızçiftlik binasında geçen yaz bir yangın çıktı..! Daha doğrusu çıkarıldı...
Oraya o 5000 yıllık höyüğe, arkeolojik sit alanına yapılana bakınız. İnsanın aklına hemen çok iğrenç niyetler geliyor. Kendi tarihine kültürüne bu kadar düşmanlık nasıl olabilir? Sabotaj olasılığı çok büyük. Aradan aylar geçmesine rağmen bir şey olmamış gibi orası öyle duruyor.
Trikopi /Kisthene/Kız Çiftliği'ni bu hale ancak üzerine faydacı, cahillik, kurnazlık, uygarlık karşıtlığı, vandallık, yapışmış olan birileri getirmiş olabilir.
Kızçiftlk yangından sonraki fotoğraflarla;




Gömeç ve Kız çiftliği Höyüğü (Kisthene)-1






































Gömeç; Balıkesir'e bağlı, antik MADRA Dağının eteklerinde bir ovada,deniz kıyısı olan bir ilçemiz.
Ayvalık ve Burhaniye'ye çok yakın..
GÖMEÇ sahilinin antik çağdaki ismi KİSTHENE.Antik coğrafyacı AMASYALI STRABON, Kisthene'nin kendi döneminde ıssızlaşmış bir kent olduğunu söylüyor. Ancak resimlerde görülün yerde KIZ ÇİFTLİĞİ denilen bu levantenlerden kalma çiftlik evinin bulunduğu alan ,5000 yıllık bir Tunç-Bronz çağı höyüğü. KİSTHENE ismi de KIZ ÇİFTLİĞİ'ne dönüşmüş.Yakınında ünlü KIZ-KO sitesi ilerisinde Antik bir burun olan ve üzerinde definecilerin talan ettiği eski Nekropol (Antik mezarlık) bulunan PYRRHA burnu var. Bu burnun yakınında ise ünlü AR-TUR tatil sitesi var.
Kız çiftliği ve Gömeç kıyıları, özellikle gün batımlarında, poyrazlarda; karşısında antik çağın ünlü AYVALIK/ APOLLON/ HEKATONESSOS adaları ve yakınındaki ÇİÇEK(ARGİSTRi /ANGİSTRİ) adasının ve Edremit Körfezinin manzarasına doyamazsınız..Bergama, Madradağ, Kazdağı (İda), Burhaniye, Karaağaç, Pelitköy, Ayvalık, Edremit körfezi çevresi tatil yapmak isteyenler ve tarihsel hava solumak isteyenler için harika bir bölge....

Kisthene ve Kızçiftlik ile ilgili kaynaklar:
Antik Anadolu Coğrafyası-Geographika: Strabon-Arkeoloji ve sanat yayınları
Tarihin Işığında Burhaniye:Prof.Dr. Engin Beksaç- Şule Nurengin Beksaç. Trakya Üniversitesi Balıkesir Valiliği İl Kültür Müd.Yayını
Anadolu'nun Tarihsel Coğrafyası:Prof.Dr.Veli Sevin - Türk Tarih kurumu YayınlarıTARİHSEL GELİŞİMİ
Gömeç ve çevresi, XVI. Yüzyılda Karasi sancağının bir parçasını oluşturuyordu Bu bölge, Xlll. yüzyılın sonlarına doğru, Anadolu Selçuklu Devleti'nin çöküş sürecinde geniş ölçüde bir Türk nüfusunun akınına sahne oldu. Soyları Emir Danişmend Gazi'ye kadar uzanan Kalem Bey ile oğlu Karasi, Balıkesir'i merkez yaparak burada Karasi beyliğinin temellerini attılar. XIV. yüzyıl başlarında Anadolu'daki bütün beyliklerin kentlerini kasabalarını gezen ve bize bu ülkenin siyasal, sosyal ve ekonomik durumu konusunda oldukça zengin bilgi veren lbni Batuta, Balıkesir'in Karasi tarafından kurulduğunu ve oğlu Demirhan tarafından oraya epeyce halk yerleştirildiğini yazmaktadır. Enveri'nin verdiği bilgilerden anlaşıldığına göre Karasioğulları denizcilikte donanma çıkaracak kadar başarı göstermişlerdir.


KIZ ÇİFTLİĞİ ve GÖMEÇ



Gömeç yerleşim merkezinin 3km.kuzeybatısında,Edremit körfezi'nin Antarak Burnu ile Karatepe Burnu arasında kalan koyun arasında kalan koyun kıyısında,deniz tarafından yükselerek güneye ve güneydoğuya doğru alçalan ve Kızçiftliği olarak bilinen tepe, Prof.Dr. Engin BEKSAÇ ve ekibi tarafından 1997 yılında yapılan yüzey araştırması sırasında tespit edilerek Bakanlığa rapor edilmiş,bunun neticesinde Balıkesir Arkeoloji Müzesi çalışması sonucu,höyük yerleşimi olarak tescile önerilmiştir.


Kuzeyde dik bir sırtla yükselerek kuzeydoğu-doğuya doğru sert, güney-güneydoğuya doğru yumuşak bir eğimle alçalan höyük, adını en yüksek noktasında yer alan eski bir çiftlik evinden almaktadır. Antik kaynaklardan Strabon, Sokrates ve Plinius bu bölgede Kisthene adında bir şehirden bahsederler. Strabon Kisthene'yi, Edremit Körfezi'ndeki Pura Burnu/ Pyrrha ile Midilli Adası'nın Anadolu'daki arazileri arasına koyarken, Mela'ya göre: Kisthene, Adramytteion (Ören, Burhaniye) ile Kane/Kanai (Dikili, Killik) arasındaki küçük bir şehirdir. Sokrates'te Sparta Kralı Agisilaos önderliğinde İ.Ö. 397 yılında Kisthene'nin ele geçirildiğini ve 100 Talent vergiye bağlandığını yazmaktadır.

Kız Çiftliği için antik kaynaklarda Passanda adı ile anılan başka bir kent ismi de düşünülmektedir. Stefano Bizantinos, Passandayı(Passandra) Adramytteion ile Kisthene yakınında bir yerleşim olarak tanımlamaktadır. Kiepert ise oluşturduğu haritada, Passanda'yı Gömeç yakınında bir yere koymaktadır.

Özellikle yörede çok önemli araştırmalar yapan Prof.Dr. Engin Beksaç Tarihin Işığında Burhaniye Kitabında ve Kültür Bakanlığı Araştırma Sonuçları raporlarında Kız Çiftliği Höyüğünün Kisthene olduğunu vurgulamakta.
Bu yerleşimden yakın dönemde ilk bahseden Vigant adında bir araştırmacıdır. Bölgede araştırmalar yapan Vigant 1904 yılında yayınladığı yazısında, Gömeç çevresinde gördüğü 5 adet sütun, 1 adet girlantlı altar (şu anda Gömeç Parkında sergilenmektedir) lahit kapağı, inci dizili mermer mimari parça ve bazı Bizans dönemi bezemeli plakaların varlığından söz etmektedir. Ayrıca Vigant, Gömeç Camisi önünde granitten ve mermerden sütun parçaları ve bir adet sütun başlığından bahsederek, bu
malzemelerin olasılıkla çiftlikten buraya getirildiğine değinmektedir.Vigant bu görüşünü, Gömeç halkından edindiği bilgilere dayandırmaktadır.

Bu araştırmalara dayanarak, Gömeç civarının antik kaynaklarda Kisthene ve Passanda olarak bilinen antik yerleşimlerden biri olabileceği söylenmektedir.

Höyükte ele geçen seramik buluntular Ege arkeolojisi için özellikle de bölgemiz için önemli veriler olarak değerlendirilmektedir. Kız Çiftliği ile Yunan dünyası arasında özellikle Korint, Rodos, lonya ile ticari ve kültürel ilişkilerin yoğunluğunu gösteren önemli deliller olarak düşünülmektedir.
Höyük özellikle Levanten dönemde Trikopi/ Kızçiftlik olarak anılmaktadır.





Gömeç yerleşim merkezinin 3 km kuzey batısında, Edremit Körfezi’nin Antarak Burnu ile Karatepe Burnu arasında kalan koyun kıyısında, deniz tarafından yükselerek güneye ve güneydoğuya doğru alçalan ve Kızçiftliği olarak bilinen tepe, Doç. Dr. Engin Beksaç ve ekibi tarafından 1997 yılında yapılan yüzey araştırması sırasında tespit edilerek Bakanlığımıza rapor edilmiş, bunun neticesinde Müdürlüğümüzce (Balıkesir Arkeoloji Müzesi) yapılan çalışma sonucunda höyük yerleşimi olarak tescile önerilmiştir.Hazırlanan belgeler doğrultusunda höyüğün nispeten bozulmamış, yüksek kısmı ile çevresindeki yayılma alanı tespit edilerek 1/1000 ölçekli paftaya işlenmiş ve Bursa KTVKK’da yapılan görüşmeler neticesinde tarafımızdan teklif edilen alan, aynı kurulun 25.09.1998/6447 sayılı kararı ile 1. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmiştir.

Höyüğün güneydoğusu, güneyi ve batısı, 1980’li yılların sonlarında gelen yapılaşma talepleri sonucunda, Bayındırlık Bakanlığı tarafından yaptırılan mevzii imar planları netice sinde, güneyden başlayarak yoğun bir yapılaşmaya maruz kalmış, bu yapılaşma sonraki yıllarda doğu sınıra kayarak genişlemiştir.Arkeolojik sit ilanından önce başlayan bu yapılaşma sırasında, yarım kalan veya hiç başlanılamayan inşaatlar sit ilanı ile durdurulmuştur. Kooperatif tarzındaki yapılaşmaların dur durulması, büyük hukuki problemleri de beraberinde getirdiğinden, konunun çözülmesi yolunda gelen talepler üzerine konu yeniden ilgili koruma kuruluna götürülerek, 18.12.1999/7632 sayılı kararı ile önceden belirlenen sit sınırının yapılacak sondajlar ile irdelenmesi istenmiştir.

Kuzeyde dik bir sırtla yükselerek kuzeydoğu-doğuya doğru sert, güney-güneydoğuya doğru yumuşak bir eğimle alçalan höyük adını, en yüksek noktasında yer alan eski bir çiftlik evinden almaktadır. Antik kaynaklardan Strabon, Sokrates ve Plinius bu bölgede Kistene adında bir şehirden bahsederler.Strabon Kistene’yi, Edremit Körfezi’ndeki Pura Burnu ile Midilli Adası’nın Anadolu’daki arazileri arasına koyarken, Mela’ya göre: Kistene Adramyttion ile Kane arasındaki küçük bir şehirdir. Sokrates’te Sparta Kralı Agisilaos önderliğinde l.Ö. 397 yılında Kistene’nin ele geçirildiğini ve 100 Talent vergiye bağlandığını yazmaktadır.
l.Ö. 4. yy da Pers Satrabı Orantes adına para basmış olan Kistene (paralar üzerinde Kist olarak geçmektedir), yakınında bulunan ve adına para basmış olan Adramyttion kenti dışında Edremit Körfezi’nin güneyinde önemli bir şehir gibi algılanmaktadır.


Kız Çiftliği için antik kaynaklarda Passanda adı ile anılan başka bir kent ismi de düşünülmektedir. Stefano Bizantinos, Passanda’yı Adramyttion ile Kistene yakınında bir yerleşim olarak tanımlamaktadır. Kippert ise oluşturduğu haritada, Passanda’yı Gömeç yakınında bir yere koymaktadır.Yörede en yakın dönemde araştırma yapan Alman araştırmacı Stauber’e göre ise Passanda, Ayvalık ile Gömeç arasında yer alan bir kıyı yerleşimidir. Ancak Stauber Kistenenin Gömeç’e daha yakın bir yerleşim olduğu fikrinden yola çıkarak, Passanda ihtimalini düşük tutarak ve Kız Çiftliği Höyüğünün Kistene olma olasılığı üzerinde durmaktadır.

Bu yerleşimden yakın dönemde ilk bahseden Vigant adında bir araştırmacıdır. Bölgede araştırmalar yapan Vigant 1904 yılında yayınladığı yazısında, Gömeç çevresinde gördüğü 5 adet sütun, 1 adet girlantlı altar (şu anda Gömeç Parkında sergilenmektedir) lahit kapağı, inci dizili mermer mimari parça ve bazı Bizans dönemi bezemeli plakaların varlığından söz etmektedir. Ayrıca Vigant, Gömeç Camisi önünde granitten ve mermerden sütun parçaları ve bir adet sütun başlığından bahsederek, bu malzemelerin olasılıkla çiftlikten buraya getirildiğine değinmektedir. Vigant bu görüşünü, Gömeç halkından edindiği bilgilere dayandırmaktadır.


Bu araştırmalara dayanarak, Gömeç civarının antik kaynaklarda Kistene ve Passanda olarak bilinen antik yerleşimlerden biri olabileceği söylenmektedir. 1980-1990lı yıllarda bölgede araştırma yapan Stauber, Gömeç Camisi önünde bulunan kaide şekıinde bir altar, yazıtsız bir tabula anzata ile girlantlı ve defne yaprağı bezemeli altar parçası hakkında bilgi vermektedir. Çevrede yaptığı araştırmalarda ise Gömeç ana yolunun batısında Armutova Çayı köprüsünün 500 metre kuzeyindeki bir tarlada 8 adet sütunun varlığından bahsetmektedir. Stauber, bu mimari parçalardan bir kısmını Roma, bir kısmını da Bizans Dönemine tarihlendirmektedir.
igant 1904 tarihli yazısında, Trikupis Çiftliği ve bunun etrafında toprağın altında birçok antik duvarın varlığından bahseder ve bu duvarların bir kısmının 3-4 metre kalınlığında alivyon tabakasıyla örtüldüğünü söyler. Stauber’de Vigantın bahsettiği Trikupi’ye değinerek, Kız Çiftliği’nin anılan yer ile aynı yer olduğunu söylemektedir. Zaten Kız Çiftliğinin bir Rum yerleşimi olduğu, Kurtuluş savaşı sırasında Yunan komutan Trikupi'nin burada kaldığı günümüzde de söylene gelmektedir. Ancak bunların dışında bölgede yapılan epigrafik araştırmalar ile, edebi metinlerden net bilgi alınmadığından, Kız Çiftliği veya yakınındaki bir yerleşimin ismini söyleyebilmek bugün için mümkün değildir. Bu bilgilerin netleşebilmesi için burada, bilimsel ve sistematik kazıların yapılması gerekmektedir.



1998 yılında belirlenen höyüğün yayılma alanı sınırlarının irdelenmesi amacıyla Müdürlüğümüzce, 2000 yılında sondaj çalışmaları başlatılmıştır .Höyüğün güney tarafında yoğun yapılaşmanın bulunduğu Kızkooptan başlayarak güney yamaç ve kuzeydoğu yamacı çevreleyen tarlalarda 111 adet sondaj çukuru açılmıştır.

Höyüğün doğusundan kuzeybatısına uzanan sur duvarı görünümündeki mimari kalıntıların dışında kalan alanda, hiçbir kalıntı veya buluntuya rastlanılmazken, özellikle güney yamacında ve doğusunda yoğun yerleşime işaret eden mimari buluntulara rastlanılmıştır.Ortaya çıkarılan duvarlar genellikle, 50-60 cm genişliğinde ve tek sıra korunmuş durumdadır. Yarı işlenmiş ince taşlar ile moloz taşların, çamur harçla örülmesi ile oluşturulmuşlardır. Duvar örgüsünde seyrekte olsa kalın ve kaba tuğla parçaları da görülmüştür.Az da olsa birkaç sondajımızda iki veya üç değişik evreye işaret eden mimariye rast lanmıştır; sondaj 61-66.

Sondaj çukurlarının yarısından fazlasında, hep aynı teknikle örülmüş duvarlar görülmüştür. Ancak bu teknikten farklı olarak sondaj 72’de bulunan ortalama 60 cm. uzunluğunda düzgün kesme taşlardan kireç harçla örülmüş muntazam duvarın yüzeye yakınlığı, tekniği ve buluntu yerine dayanarak çiftlik evi ile bağlantılı geç dönem bir yapı olduğunu düşünmekteyiz.
72 nolu sondaj çukurunun yaklaşık 10-15 metre kuzeyinde, çiftlik evinin yaklaşık 40 metre güneyindeki 74 nolu sondajda kuzey- güney doğrultusunda uzanan bir su yoluna rastlanmıştır. Karşılıklı yerleştirilmiş tektaş sırasından oluşan kanalın genişliği ortalama 15 cm.dir.

Su yolunun istikameti dikkate alındığında, 1998 yılında höyüğün güney eteğinde önceden yapılaşmış bir evin bahçesinde, su kuyusu kazısı sırasında ortaya çıkan faal vaziyetteki su sistemine dahil olabileceğini düşünmekteyiz.Mimari buluntu veren sondajlarımız içinde tek farklı olanı, 39 nolu sondajdır. Burada yoğun miktarda çatı kiremitleri, tuğla parçaları daha alt seviyede yapı taşları bulunmuştur. Bu yoğunluk bize bir atık deposu ya da bir evin çöken çatısı olabileceği fikrini vermektetir. Kiremit parçalarının özelliklerine dayanarak burası en erken M.Ö. 4. yüzyıla tarihlendirilebilir.Höyükteki çalışma!arda ana toprağa mil mediğinden, stratigrafisi henüz netleşmemiştir. Bu durumda en yardımcı unsur olarak seramikleri gösterebilmekteyiz. Ele geçen en eski seramik örnekleri M.Ö. 2.bine tarihlenen ve Griminyas olarak adlandırılan gruptur.

Özellikle höyüğün üst kısmında çiftlik evinin güneyinde açılan 74 nolu sondaj çukurunda, çok özel bir grup olan Korint seramik parçaları ile karşılaşılmıştır. M.Ö. 6-7 yy’lara tarihlenen kotyle tipi bir kap parçası örneğinde, bir hayvan dirseği ve yanında doldurma motifi rozetler görülmektedir . Italya’ya kadar görülen seramik, ithal gruplar içine girmektedir.Smyrna’da ele geçen benzer motifli bir kap parçasına dayanarak, aynı döneme tarihlendirilmektedir.Aynı dönemlere tarihlenen diğer örnekler, ince cidarlı açık renk üzerine koyu kahverengi ve kırmızı renkte dikey ve yatay paralel çizgiler ile bezenmiş Korint seramikleridir. Bu parçaların benzerleri tüm Ege ve Yunan Adaları’nda yaygın olarak ele geçmekte olup, tam kap örneklerimiz Rodos’tandır.

Höyüğün doğusuna yakın kısmında, Seç kon kooperatifi sınırları içinde açılan sondaj çukurlarının birinde, adın Rodos’taki bir merkezden alan Fikelura örneği bir kaba ait parça ele geçmiştir. Güney lonya menşeili bu tarzın benzerleri doğu Yunanistan, Rodos ve Samos Adaları’nda görülmektedir.

Lotus bantlı siyah figürlü parça, bezeme şekli ile MÖ. 6. yüzyıla tarihlenmektedir. Benzeri, Attika üretimi bir Kylix üzerinde görülmektedir.Höyüğün doğusunda Seçkon sitesi içinde siyah figür tekniğinde yapılmış bir tabak parçasıdır. MÖ. 6. yüzyıla tarihlenmektedir.Oryantalizan tipli seramik örnekleri.
Kız Çiftliği’nden oryantalizan bir tabak parçası ile benzer şekilde bezenmiş tam bir tabağa ait çizim. Çizimdeki tabak Bayraklı’da bulunmuş olup, geç Oryantalizan Döneme (M.Ö. 575-550) tarihlenmiştir. Bu tipin örnekleri Samos, Kios, Rodos, Delos Adaları’nda ağırlıklı olarak görülmekte olup M.Ö. 700-480 arasına tarihlendirilmektedirler. Genellikle beyaz zemin üzerine kahve renkli bitkisel ve geometrik bezemeler olarak belirlenmektedir. Höyükten çıkan örnekler yerli oryantalizan grubu temsil etmektedir.

Lidya tipi seramik parçası örneği, Lidya bölgesine özgü mermer taklidi kaplardan bir parça. Bu örnekler kuzey-güney Aeolya ile ilişkilere işaret etmektedir.
Höyükten Meander motif bezeli bir kap parçası ile, benzer motifli Bayraklıdan bir tabak örneği (Resim 34-35). Meander motifli bezeme, M.Ö. 1. binden itibaren yaygın olarak kullanılan motiftir.

Attika tipi siyah fimisli seramik parçalarından örnekler, kırmızı hamurlu siyah fimisli tipik ağızlı kenarlı ve kulplu seramik örnekleri M.Ö. 4. yüzyıla tarihlendirilmektedir.

Balık tabağı olarak adlandırılan bir formdan örnek parça, Hellenistik döneme tarihlendirilmektedir.
Höyüğün doğu yamacından ele geçen M.Ö. 4. yüzyıla tarihlendirilen bir Guttus örneği.
M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenenen bk kandil örneği.
Kandil parçası , Bayraklı’da ele geçen kandiller ile, çağdaş olabileceği düşünülmektedir.
Ağırşak örnekleri, kesin tarihlemesi yapılamamaktadır.
Yeşil sırlı seramik parçası. Geç Bizans-Osmanlı dönemi arasına tarihlenmektedir.
Sonuç olarak; belirlenen sit sınırı içinde bir bölümü yapılabilen sondaj kazıları verilerine göre höyüğü en erken M.Ö. 2000’e tarihleye bilmekteyiz. Yaptığımız çalışma sadece buluntuların yayılma alanını tespit amaçlı olduğundan, ana toprağa inilmemiş daha önemlisi de höyüğün çekirdeği olarak adlandırabileceğimiz kesimde hiç çalışma yapılmamıştır. Bu nedenle, bilimsel kazılar yapılmadan ve stratigrafi belirlenmeden höyük hakkında kesin bir tarihleme yapmanın uygun olmayacağı kanaatindeyiz. Yukarıda belirttiğimiz 2. bin tarihlemesini de Griminyas olarak adlandırdığımı seramik gruplarına dayandırmaktayız. Bu tarihle höyükte yoğun biçimde bulunan 8., 7., 9. yüzyıllara tarihlenen seramikler arasında bi boşluk görülse de, sonraki çalışmalarla bu boşluğun aydınlanabileceğini düşünmekteyiz.
Höyükte ele geçen seramik buluntula Ege arkeolojisi için özellikle de bölgemiz için önemli veriler olarak değerlendirilmektedir.Kız Çiftliği ile Yunan dünyası arasında özellikle Korint, Rodos, lonya ile ticari ve kültürel ilişkilerin yoğunluğunu gösteren önemli deliller olarak sunulmasının yanlış olmayacağını düşünmekteyiz.
Neriman Ozaydın - Seval Konak
Tarihin Kucağında Gömeç Sempozyumu
2007 yazında maalesef Birçok arkeolojik ören yeri ve höyüklerin başına gelen Gömeç Kız çiftliği höyüğü/Kisthene'nin de başına geldi...Enaz 5000 yıllık höyük üzerine bulunan tarihi Trikopi/Kızçiftlik binasında geçen yaz bir yangın çıktı..! Daha doğrusu çıkarıldı...
Oraya o 5000 yıllık höyüğe, arkeolojik sit alanına yapılana bakınız. İnsanın aklına hemen çok iğrenç niyetler geliyor. Kendi tarihine kültürüne bu kadar düşmanlık nasıl olabilir? Sabotaj olasılığı çok büyük. Aradan aylar geçmesine rağmen bir şey olmamış gibi orası öyle duruyor.
Trikopi /Kisthene/Kız Çiftliği'ni bu hale ancak üzerine faydacı, cahillik, kurnazlık, uygarlık karşıtlığı, vandallık, yapışmış olan birileri getirmiş olabilir.
Kızçiftliği yangından sonraki fotografları diğer Kisthene bölümünde izleyebilirsiniz.












23 Mart 2009 Pazartesi

İzmir; Smyrna Antik Kenti, Pagos, Tiyatro ve Stadyum



Smyrna Antik Kenti; kalıntı, mimari ve dinsel yapıların yerleri:
1- Agora
2-Pagos, Roma ve Bizans Kalesi (Kadife Kale)
3-Tiyatro
4-Stadyum
5-Zeus Akraios Tapınağı
6- Magnesia kapısı
7- Ephesos (Efes) kapısı
8-Güneybati kapısı
9-Agora güney caddesi
10- Roma köprüsü
11-Liman (Kemeraltı)
12- Yeşildere (Meles ?)
13-Geç Roma su kemeri (Kızılçullu)
14- Su kemeri
15- Roma mermer caddesi
16- Liman duvarı
17- Liman mendirek kalesi
18-- Odeion (Müzik dinleme yeri, küçük Tiyatro, Kent meclisi toplantı salonu/Bouleuterion'da olabilir.)
19- Antik cadde


SMYRNA ANTİK TİYATROSU İle ilgili bilgiler:
SMYRNA Antik Tiyatrosu günümüzde şehrin güneyindeki semtlerden büyük bir oyuk olarak algılanmaktadır. Tiyatro,bazı oturma sıraları ile 1950'lerde rahatlıkla görülebildiği halde bugün gecekondular arasında tamamen kaybolmuştur.
16000 kişilik olduğu tahmin edilen İzmir/Smyrna Antik kentine ait olan Tiyatro yapısının yeri saptanmıştır.
KİREÇLİKAYA mevkiinde doğal eğim üzerine kurulmuş olup , seyircilere ait yerin sahne ile ilişkisi açısından Anadolu Roma tipi tiyatrolarıyla benzerlik göstermektedir. Tiyatronun 17.yüzyıl sonlarına kadar ayakta olduğu bilinmektedir. Daha sonraki dönemlerde tiyatronun taşları şehrin imarında kullanıldığı için tahrip olmuş, yapı taşlarının çıkarılması sırasında seyirci sıralarının(KAVEA'nın); gerçek eğimi bozulmuştur.
19. yüzyıl başlarında ise evler içinde kalan tiyatro tanınmayacak haldedir. 20.yüzyıl başlarında tiyatronun planı,evler altında kalan izlerle yaklaşık olarak çıkarılabilmiştir. Günümüzde 981 ve 985 sokaklardaki evlerin bodrumlarında,temellerinde ve bahçelerinde tiyatroya ait duvar,döşeme ve altyapı galerileri görülebilmektedir.
KAYNAK: İzmir Kent Kültürü Dergisi Şubat 2002 Sayı:5 Yazanlar:Ali Zafer ÇAKMAKÇI-Gülşen ERDEM
Prof.Dr.Ersin DOĞER ise aynı kaynaktaki yazısında Antik Tiyatro ile ilgili şunları yazmaktadır.
"Peki bugün için veya gelecekte söz konusu antik yapılar ile ilgili hiçbir umut yokmu? Bu tümüyle bir irade ve bu konuyu besleyen bir finansman sorunudur. Önce hayal etmek gerekmektedir. Belki bugün modern kent dokusu ile tümüyle örtülmüş stadyum ve muhteşem görünümlü Zeus Akraios Tapınağı için yapılacak bir şey yokmuş gibi görünmektedir. Ancak Pagos tepesinin kuzeydoğu yamacında,boşluğu bir çürük diş gibi görünen antik tiyatro ile ilgili tüm mülkiyet sorunları aşılır, yapının kalıntıları gün ışığına çıkartılır, ardından "Kültür ve Tabiat Varlıkları Kurulu" "Kör ölür, badem gözlü olur" anlayışı ile yaklaşmaz ise , kentin en güzel yerlerinden birinde, gelecekte de kullanılacak, eski ile yeninin sentezi bir tiyatro kazanmak mümkün olacaktır."
Bu yorumları buraya getiren ben de bu habere en çok sevinenlerden birisiyim,bir İzmirli ve bir antik kent sevdalısı ve bir SMYRNA dokusunun takipçisi olarak.Bu proje gerçekleşirse AGORA, PAGOS,ANTİK YOL/ALTIN YOL ve civardaki bazı ROMA dönemi kalıntılarının toparlanmasıyla ANTİK TİYATRO ile SMYRNA antik kenti daha güçlü yaşatılmış olacaktır.
Not: Aşağıdaki Resim Bendeniz Erkmen Senan'ın 2004 yılında yaptığı resimlerdendir. Ve ismi Pagos ve Smyrna izlenimleri'dir..

Erkmen SENAN









Eşrefpaşa'daki pazar yerinde hala ilgi bekleyen Antik Altın Yol.

21 Mart 2009 Cumartesi

Kayışdağı/Saint Auxentios Tepesi











Kayışdağı ile ilk bilgilere W. M. Ramsay'ın önemli eseri Anadolu'nun Tarihi Coğrafyası'ndaki Hellespontus ve Bithynia haritasında İşaret Ateşi olarak gösterilen yeri görerek ulaşmıştım. Yukarıdaki haritada St. Auxentios'un yerini görebilirsiniz. Chalcedon'un (Khalkeden/Kadıköy) hemen altında görülüyor. Kayışdağı'nın eskiçağ tarihi ve coğrafyası ile ilgili iğne ile kuyu kazarak bilgilere ulaşmaya  çalıştım ve sonunda İletişim yayınlarından çıkan  Gustave Schlumberger'in yazdığı Haluk Çağlayaner'in çevirdiği Prens Adaları Kitabının 25., 37. 93. ve 151. sayfalarında bazı bilgilere ulaştım.
Hemen Belirtelim; bu bilgiler ışığında Kayışdağı tepesinin eskiçağlardaki ismi antik "SAİNT AUXENTİOS" Tepesi...
Bu bilgi ve yazıları sizlerle paylaşacağım..
Önce bugünkü Kayışdağı'ndan biraz bilgi...
Kayışdağı İstanbul Kadıköy İlçesi'nde mahalle.Adını, 438 metre yükseklğinde, İstanbul'un 3. en yüksek noktası olan Kayış Dağı Tepesi'nden alır. Kayışdağı mahallesi, tepe'nin eteklerinden kuzeydoğuya doğru yayılmış olup, Kadıköy İlçesi'nin doğu ucunda yer almaktadır.1971'de kurulan Kayışdağı mahallesi'nde nüfusun çoğunluğunu Sivas,Erzurum ve Karadeniz'den gelenler oluşturur.2000 yılında Kayışdağı tepesinin batı yamacında kurulan Yeditepe Üniversitesi 26 Ağustos Yerleşimi ile İBB Kayışdağı Darülaceze Tesisleri ile büyük ölçüde (özellikle Kayışdağı Caddesi'nin güney tarafı) çehresi değişmiştir.Nüfus; 20,000 (1994)
Antik Saint Auxentios Tepesi:
 Evet sonunda; bir kaynakta, Kayışdağı'nın eskiçağlardaki ismi ve konumuyla ilgili bilgilere daha önce belli bölümlerini okuduğum İletişim Yayınlarından çıkan Gustave Schlumberger'in yazdığı Haluk Çağlayaner'in çevirisiyle yayınlanan Prens Adaları kitabında rastladım...
Schlumberger kitabında, Kınalıada/PROTİ'yi anlatırken 37. sayfada yukardaki Ramsay'in fotografını yıllar öncesinden onaylarcasına yazıyor, diyor ki;
"Asya hattındaki ilk fener adını ünlü münzeviden alan ve uzaktaki yüksek silüeti Üsküdar Ovası ve Haydarpaşa kırlarına hakim olan Kayışdağı'nda (Aziz Saint Auxentios Tepesi) bulunuyordu"
Schlumberger kitabın 91. sayfasında ilginç tasvirler yaparken 93.sayfada Kayışdağı/Saint Auxentios'a yine değiniyor...
"Günbatımında, büyük terasta asırlık ağaçların altında oturmak harikadır. İmparatorluk ordularını Asya'ya taşıyan Bizans kadırgalarının o kadar sık katettikleri bütün Anadolu kıyılarının, İzmit Körfezi'nin iki kıyısının, Bithynia'nın yüksek tepelerinin yamaçlarının derin kıvrımları ve parlak kenarları hiçbir kalenin tasvir edemiyeceği kadar yaklaşan kırmızı ve esmer Türk Evleri, onları muhteşem bir şekilde gölgeleyen yüksek çam, çınar ve yalancı çınar kümeleri sıcak ışık dalgaları içinde beliriverirler. KAYIŞDAĞI'nın (ANTİK  SAİNT AUXENTİOS TEPESİ) yuvarlak sırtı, sol tarafta Kadıköy ve Üsküdar minarelerinin canlandırdığı uzak ufukların üzerinde yükselir."
Kayışdağı'na diger değinme ise aynı kitabın 151. sayfasında bulunuyor. Bu bölüm ise şöyle;
"Adalar muhteşem birer mücevherdir, Olimpos'un (Uludağ) karları ebedi bir kale oluşturur; Marmara (Propontis) 
bütün güzelliğiyle karşımızdadır. Bizanslı keşişler kafilesi içinde sayıca pekçok olan bu mistik hayalciler, cezbeye kapılmış bu münzeviler için bu yüksek zirveler, Adalar'ın bu yüksek manastırları, 
büyük KAYIŞDAĞI (SAİNT AUXENTİOS) ve Uludağ (Olimpos) ormanlarının oluşturduğu bu erişilmez  ve ulvi sığınaklar kimbilir ne kadar kıymetliydi."

Aynı kitabın başlarında, Kayışdağı ile ilgili önemli bir değinme daha var.
24. sayfadan başlıyor, 25. sayfada yer alıyor;
"Kadıköy'den (Kalkhedon) hemen sonra Marmara Denizi başlar ve gemi, gümüşi bir ışığın yıkadığı buğulu hatları hızla büyüyen Adalar'a (Prinkibo,/Prens Adaları: Prinkibo/Büyükada, Khalki/Heybeliada, Panormos-Antigoni/Burgazada, Pitya/Kaşıkadası, Androvitha-Terebinthos/Sedefadası, Neandros/Tavşanadası,) Proti/Kınalıada, Plati/Yassıada, Oxeia/Sivriada, Vordonisi/Batık höreke kayalıkları) doğru yönelir.. Yolcu, burada derin   İzmit Körfezinin (Nikomedeia/ Astakenos Körfezi) girişinde bulunmaktadır. Prens Takımadaları Körfez'in Doğu ucunda yer alır. Sol tarafta Bizanslı Keşişler tarafından pek değerli olan"KAYIŞDAĞI' NIN (ESKİ SAİNT AUXENTİOS TEPESİ) hakim olduğu Bithynia/Bitinya kıyıları yer alır. Karşıda adalar bulunur. Adaların gerisinde yüksek ve kayalık çıkıntı Mudanya Körfezi'ni gizler. İzmit Körfezinin güney ucunu oluşturur, denize dogru ilerleyen uzantısı Bozburun (Poseidon Burnu olarak da geçiyor) eski Neptün burnudur.Daha geride Olimpos'un (Uludağ) karları parıldar."
Saint Auxentios'un eteklerinden doğan eski bir ırmak olan Çamaşırcı Deresi (Eski çağ ismi?) ; muhtemelen bugünkü Bostancı yakını bir antik yerleşim olan Nassete'ye (Nasette) uğrar, oradan da tarihi Bostancı Köprüsünden Marmara'ya dökülür.

İşte hergün Marmara'da ve görkemli bir şekilde Ada vapurlarında çayımızı yudumlarken gördüğümüz, bugün eteklerinde Yeditepe Üniversitesi, Varoşlar ve betonlaşmanın en üst düzeye geldiği; Aşağıdaki fotoğraflarda olduğu gibi Bostancı ve Küçükyalı sahilinden net görülen, Kayışdağı'nın eskiçağ tasvirleri... Araştırmaya değer...Bize düşen Kayışdağını fotoğraf, bilgi, yerinde araştırma ve aktarımlarla tanımak ve tanıtmak...
Not: Bazı metinlerde Saint Auxentius/Auksentius olarak da geçebilir..