17 Kasım 2011 Perşembe

Dikili girişinde bir antik kent: Atarneus/Atarna








Bergama'nın az kuzey batısında, antik Teuthrania(Kalarga Tepe/ Ovacık Köyü yakınları, hani şu yabancıların altın aradığı köy) kentini ve dolayısıyla Bakırçay ovasını geçince Dikili yolu çatısında bir tepe göreceksiniz.İşte orası ilkçağlarda etrafı denizle çevrili bir kent olan ATARNA/ATARNEUS'tur.Dikili'ler oraya AĞILTEPE/KALE TEPE diyorlar.
Tepeye ulaşmak biraz yorsa da yerlerde göreceğiniz Roma,Bizans Dönemi keramik kırıkları ve yukarıda azımsanmayacak bir antik kent kalıntısı ile karşılaşırsınız,ama gene üzülürsünüz,gene defineci teröründen nasibini almıştır bu görkemli tepedeki tarihsel kent.
Şu anda ATARNA'da Alman bir ekip çalışmakta.
Görkemli kent surlarını kalıntıları,tiyatro yeri, propylon, sarnıç ve evlerin izlerini görmek mümkün,
Atarna/Atarneus ile ilgili kaynaklardan seçmeler:
Geoghrapika-Strabon-Ark.ve Sanat yay.
Aiolis-Bilge UMAR-İnkilap yay.
Mysia ve ışık insanları-Sefa Taşkın-Sel yay.
Çandarlı:Eyüp ERİŞ Çandarlı belediyesi yay.
Anadolu'nun tarihsel coğrafyası-Prof.Dr.Veli SEVİN TT.K yay.
Anadolu'da Romalılar-Batı Anadolu Kent Devletleri-David MAGİE-Çeviri :N.BAŞGELEN,Ö.ÇAPAR Ark ve Snt.yay.
Anadolu'da Romalılar-Batı Anadolu'da zenginlikler-David MAGİE Ark ve snt.yay.
Batı Anadolu Bölgesinde Kültür Gelişmesinin ana hatları-Dr.Reınhard STEWİG Çev.Ruhi TURFAN,M.Şevki YAZMAN
İTÜ Mimarlık fakültesi Şehircilik Enstitüsü -1970
Geçmişten Günümüze Dikili,Mysia.Atarneus-İbrahim MUTİ-Ege Basım
Genel Nümizmatik Sözlüğü-Ahmet Semih TULAY Arkeoloji ve sanat yay.
Türkiye'nin Antik Meskukatına Dair Bibliografya-E.BOSCH Türk Tarih Kurumu Yay.1949




ATARNA/ATARNEUS; KISA TARİHİ:
Mysia bölgesinde, Kıyısal Aiolis yakınlarında antik Elaitikos (Çandarlı) körfezi içerisinde, İzmir-Çanakkale yolunun doğusundaki Dikili kavşağının karşısında, Ağıltepe mevkiinde, yaklaşık 157 m. yüksekliğinde bir tepe üzerinde. Atarna; Pergamon krallığının ileri karayolu konumunda idi.
Atarneus veya Atarna sözcüklerinin eski Helen dilinde hiçbir anlamı yok. Kentin ilk isminin Mysia dilinden gelme Atarna olduğu. Bu isim yalnızca kente değil, çevredeki ovaya da verilmiştir. İsmin bugün Dikili’nin kuzey-doğusundaki Nebiler köyü ılıcasından geldiği de bir başka iddia..
Persler Batı Anadolu’yu egemenlikleri altına aldıktan sonra içerisinde Atarneus’un da bulunduğu yöreyi ödül olarak Khios’lulara (Sakız adası) vermişlerdi. M.Ö.494’de Lade deniz savaşında Perslere karşı yenilen Batı Anadolu Helenlerinden Miletoslu Histias elinde
kalan birkaç gemiyle korsanlığa başlamıştı. Askerlerine yiyecek bulmak amacıyla Atarneus’a geldiği zaman Pers komutanı Harhagos’un saldırısına uğrar ve Atarneus’u yağmalamak için geldiği iddia edilerek yakalanır. Cezalandırılmak üzere Sardes’e götürülürken de yolda ölür.
M.Ö.480’de Yunanistan Seferine çıkan Xerkes Kaikos’u (Bakırçayı) aşmış, Aterneus’u ele geçirdikten sonra Karine (Nebiler öyü ılıcası,Gökçeağıl köyü yakını)kentine ulaşmıştır. Ancak Atarneus yöresinin yönetimini yapan Khios’lular bu kenti sürekli üs olarak kullanarak, güneydeki İon kentlerini yağmalamışlarr. Bu arada Batı Anadolu’daki kentleri Perslere karşı savunmak için gönderilen Sparta’lı Derkylidas, Khios’lularla mücadele etmiş, kenti kuşatmıştır. Atarneus sekiz aylık bir kuşatmadan sonra teslim olmuş, bu defa da kent Spartalıların üssü konumuna gelmiştir.
M.Ö.362’de Bergama yöresindeki kentlerin hemen hepsi Perslerin Lydia valisi ve aynı zamanda Pers Hükümdarı I.Ardeşir’in kardeşi Keyhüsrev’e karşı ayaklanmışlardır. Bu arada Pers komutanı Mennon, Kral Hermias’ın onuruna bir şölen düzenleyerek barış çağrısında bulunmuştur. Memnon’un aldatmak amacında olduğunu anlayamayan Kral Hermias bu davete katılmış ve esir edilerek Keyhüsrev’e teslim edilmiştir. Ancak Persler Atarneus önünde yenilirlerse de kent sonunda teslim olur.
ATARNA/ATARNEUS KALINTILARI:
Aterneus’da yeterince bir bilimsel araştırma ve kazı yapılamadı.Akropol’de kent surlarının bazı kalıntıları günümüze gelebilmiş. Pergamon İmparatorluk dönemine tarihlenen sur duvarları içerisinde yer yer yapı kalıntıları var.Atarneus kazılamamış olmasına karşılık M.Ö. V-VI.yy.larda yapıldığı sanılan tiyatro, propylon ve evlerin izleri açıkça görülebilmektedir. Tapınak izleri görülebilmekle beraber tarihi kaynaklardan M.Ö.399’da Pergamon’a gelen onbinlerin komutanı Xenofon’un savaşında bu anıtlardan söz edilmektedir.
Not: Geçen yaz Alman bir ekip, ATARNA/ATARNEUS'ta ciddi bir yüzey araştırması yapmaya başladı..Araştırmalar, arkeolojik kazılara dönüşmek üzere, bu tabi ki çok sevindirici bir gelişme..



















































12 Kasım 2011 Cumartesi

Aphrodisias Frizleri, Tiberius Portikosu, İzmir'den Geyre'ye yolculuk

APHRODİSİAS’TA 33 YIL SÜREN HASRET BİTTİ: GEYRE VAKFI’NIN ÇABALARIYLA 86 PARÇA FRİZ APHRODİSİAS’A TAŞINDI
Antik Aphrodisias sakinlerini betimleyen ve “Portico Tiberius” adıyla anılan 86 parça friz, Geyre Vakfı’nın girişimleri ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yapılan bir protokol ile İzmir Arkeoloji Müzesi’nden Aphrodisias’a taşındı. Aphrodisias’ta kaidelere yerleştirilerek sergilenecek frizler, ziyaretçilerine iki bin yıl öncesinin öykülerini kendi topraklarında anlatmaya devam edecek.






11 Kasım 2011 Cuma

Teos Dionysos Tapınağı frizlerinden biri Sığacık'ta bir duvarda


Teos Dionysos Tapınağına ait Friz Rölyefleri(Kabartmalar) İzmir Arkeoloji müzesinde ve i.ö 130'a tarihleniyor. Ancak ben Sığacık Sur içinde Ağustos 2009'da dolaşırken bir evin duvarında kullanılmış devşirme malzeme olarak çok güzel bir frize ait bir rölyefin yer aldığını gördüm. Ve hemen gece olmasına karşın fotoğrafını çektim...Kabartma adeta kireç sıva ile ortadan kaybolmuştu, ancak yukarda ve aşağıda fotoğrafını gördüğünüz frizlerdeki kabartmalara üslup ve teknik olarak çok benzediğini de söylemek olası. Güçlü olasılıkla da bu parça bu frizlerden kalan önemli bir parça. Burda büyük bir tahribat ortaya çıkıyor, böylesine değerli bir tapinak frizinin Sığacık Kale içinde bir evin duvarında devşirme yapı malzemesi olarak kullanıldığını gördüğümüze göre bu parçaların büyük bir bölümü ya dışarıya kaçırıldı (Denizden), ya da çalındı, çoğu da bilinçsizce (Veya bilinçli, kurnazca bir planlamayla) yok oldu gitti.






5 Kasım 2011 Cumartesi

Smyrna-Antik Altın Yol, Eşrefpaşa-İzmir

Amasya'lı Strabon Smyrna'nın en güzel İon Kenti olduğunu yazmakta. O sıralarda kentin bir kesimi Pagos'ta (Kadifekale) büyük bir bölümü de Ana tanrıça'nın tapınağı ile Gymnasion'un bulunduğu liman çevresindeki düzlükte konumlanmıştı.Aresteides yolların düzgünlüğünü ve iyi döşenmiş konumunu anlatmakta ve kentin batı-doğu yönünden iki ana yolunun , Kutsal yol ile Altın Yol bulunduğunu ve bu yollarla denizden gelen esinti ile Smyrna'nın serinlediğini belirtmekte. 50 yıl kadar önce Eşrefpaşa yolunun genişlemesi ve mezarlık alanının değiştirilmesi sırasında İzmir Öğretmen Evi'ne inen merdivenlerin yanında, Cicipark alanı içinde zemini büyük kesme taşlarla döşenmiş olan, 10 metre genişliğindeki caddenin 210 metrelik bir bölümü ortaya çıkmıştır.
Bu caddenin Roma çağında Smyrna'nın Basmane civarındaki SARDEİS Kapısından (Sadık Bey Oteli) başlayan, Eşrefpaşa'daki Efes kapısına giden ana caddelerden birisi olduğu anlaşılmıştı. Bu caddenin deniz tarafında yürüyen, bekleyen , alışveriş eden vatandaşları güneş ve yağıştan koruyacak üstü kapalı Sütünlu bir bölümü , yani bir stoası vardı. Yolun alt kısmına yuvarlanan sütunlar bu döneme ait olmalı.
Altın Yol bugün eski günlerdeki sağlamlığıyla izlenmekte, ancak Eşrefpaşa Pazar yeri hala kaldırılamamış, heryerde kasalar, meyva ve sebze artıkları, kesme taşların derzlerinde izmaritler, plastik atıklar, o alay eder gibi atılan çöpler, Altın Yol'un tarihsel görkemini gölgelemekte.

















2 Kasım 2011 Çarşamba

Hadım Hasan Paşa Medresesi-Cağaloğlu





HADIM HASAN PAŞA MEDRESESİ

III. Mehmed devri vezriazamlarından Hadım Hasan Paşa tarafından, 1595-1596 veya 1597-1598'de yaptırılmıştır. Muhtemelen Hassa Mimarbaşı Davud Ağa'nın eseri olan ve küçük bir külliye hüviyeti sergileyen bu yapı topluluğunda, medrese binasının ilk katında dükkanlar, sebil ve çeşme, üst katında ise mescid olarak da kullanılan dershane ve talebe hücreleri vardır. Evliya Çelebi'nin büyük bir yapı olarak tasvir ettiği bina, 1830'larda bir tamir görmüştür. 1865'teki Hocapaşa yangınında ağır hasar gördüğü tahmin edilen binanın kuzey köşesi, yangından kısa bir süre sonra Hilal-i Ahmer Caddesi'nin açılması sırasında yıktırılmıştır. Kaynaklarda, Hadım Hasan Paşa'nın çeşme ve sebilin içinde bulunduğu söylenen mezarı da bu sırada başka yere nakledilmiştir.


Alemdar Mahallesi 35 ada 9-10 parselde yer alan medrese oldukça harap durumdadır. Medresenin restorasyon çalışmalarına İl Özel İdaresinden katkı sağlanarak, onaylı projeler doğrultusunda 2009 yılı sonunda başlanmıştır.Restorasyon çalışması devam etmektedir.