2 Nisan 2011 Cumartesi

Kalanda/Gelenbe, Yortan yöresi, Kaya mezarları










Astepe ve Karamanlı mevkilerinde Romalılar ve Bizanslılar”a ait hassas oyulmuş taş yapılar ve mezarlar,ayrıca Gelenbe çevresinde tarihi mezarlar bulunmaktadır.
XIII. Yüzyıl Bizans Devri piskoposluk listelerinden birinde “Stratonikeia veya Kalandos” şeklinde bir ifadenin geçmesi, Ramsay gibi bazı bilim adamlarının bir Helenistik Devir ve Roma Dönemi kenti olan Stratonikeia ile bir Bizans yerleşimi olan Kalandos”un Siledik”te yer aldıklarını düşünmelerine neden olmuştur.Ancak Prof.L.Robert ve onu izleyen birçok tarihi coğrafya araştırmacısı,bir Bizans yerleşimi olan Kalandos”u bugünkü Gelenbe”de lokalize etmektedir.Nitekim Gelenbe”de bu düşünceyi destekleyen bir yerleşim ve bazı Bizans yazıtları ele geçmiştir.Anlaşılan,Stratonikeia ile Kalandos Bizans devrinde aynı piskoposluğa bağlı bulunmaktaydılar.Kalandos adının -nd ile biten bir gövdeye sahip olması,buranın Hititlere kadar gerilere giden çok eski bir yerleşim yeri olduğunu düşündürmektedir.Kalandos adının daha geç devir kayıtlarında Kalamos “Kamış” şeklinde anılması,bu yer adının Grekçeleştirildiğini düşündürmektedir.
Kalanda,Balıkesir,Akhisar arasındaki Gelenbe”nin bulunduğu yerde idi. Kalanda ismi Umar'a göre Kala-Wanda yani kıyısı olan anlamına gelmekte. Bilge Umar; kıyı yerleşimin Bakırçay/Kaikos 'ta kıyısı olmasıyla bağlantısını kuruyor.İmparator Friedrich Barbarossa komutasındaki Haçlı Ordusu 1190”da buradan geçerek Thyateira”ya/Akhisar'a doğru ilerlemiştir. Bizans İmparatorluğu Döneminde,692”de piskoposluk merkezi olmuştur. Arkeoloji kazıları yapılmadığından,toprak üzerinde de buluntu ve kalıntılara rastlanmamış olup,tarihi ile ilgili bilgilerimiz yetersizdir.
 


Yortan köyü, şimdi Bostancı adını taşıyor ve Manisa ilinin Kırkağaç ilçesi Gelenbe bucagına bağlı bulunuyor; köy, Gelenbenin 7 km. güneyindedir.1900 ve 1901 yıllarında yapılan sözde bilimsel kazılarla, sonrada yürütülen kaçak kazılarla talan edilen eski tunç çağı mezarlıgıdır. Alışılagelen Yortan mezarlıgı deyimine ragmen, orada gerçek bir höyük vardır. Höyügün yakınlarındaki, Phrgy uygarlıgı ile daha sonrasından kalma, kaya mezarı, zemin kayası traşlanması ile düzeltilmiş tapkı alanı, höyük üzerinde 1980 lerde bir iki köy evi yapılmış olmakla birlikte, görünür hiçbir tarihsel yapı kalıntısı, hatta izi yoktur. Buna karşılık, yüzeyde bile, İÖ 3. binyılın, elde yapılmış kaba keramiginin parçaları, hayli bol sayıda görünür. Höyükte, 1900-1901 yılında yapılan kazıda dahi yapı izine raslanmaması, orası sadece bir nekropolis alanı oldugu için degil, yerleşim birimindeki evlerin yapı malzemesi olarak yalnız kerpic ve . agaç kullanılmasından ve bu tür malzemenin birkaç yüzyılda topraga dönüşüp höyük biçiminde yıgılmasından dolayı idi. Gerçekten, höyük topragı alüvyon topragı gibi incecik yapıda ve akışkandır; oysa çevredeki topragın yapısı böyle degildir. Yortan höyügünün mezarlıgı, çogunlugu yurt dışına kaçırılmış pek çok buluntu vermiştir. Ancak 1900-1901 kazısı buluntularının kayda geçirilmesine karşılık, daha sonraki kazılar kacak yapıldıgından, üstelik aynı kültüre ama aslında o yörede degişik buluntu yerlerinden çıkartılan ve çogunlugu şimdi nereden çıktıgı saptanamayanbu gibi keramik öte berinin tümüne birden yortan kapları deniyor. deyimin bu geniş anlamı ile, çıkarılan yortan kaplarının bir haylisi yabancı müzelerin, Türk ya da yabancı derleme meraklılarının, antikacılarınelinde ise . de, müzelerimizin malvarlıgına gecebilenler oldukca bol sayıdadır. bu arada Manisa arkeoloji müzesinde Yortan kaplarının zengin bir derlemesi vardır. Yortan mezarlıgındaki sözde bilimsel kazıyı, Osmanlı hizmetindeki bir mühendis olan Paul Gaudin 1900 ve 1901 kazılarını yürütmüştü. Kazı ve sonucları hakkunda tam bir rapor hiçbir zaman hazırlanmadı sadece 1901de Academie des Inscriptions et Belles-Lettres üyelerine buluntulardan bazıları gösterildi ve kısa bir bildiri sunuldu. Fakat, bilimsel bir rapor hazırlanmamış olması nedeniyle, bilim dünyası buluntuların önemini anlayamadı. Buluntu alanının stratigrafisi (kalıntı tabakalarının çizimle belirtilmesi) üzerine, hatta Yortan halkının ölüleri gömme tarzı üzerine bilgi edinilmedigi gibi yortanın nerede oldugu bile belirsiz kaldı. Üstelik, o zamanın . olanak ve gelenegini izleyerek Gaudin de kazı buluntularını Türkiye dışına çıkarmış, bunları Avrupa’nın birçok müzesi almıştı; bu dagılmış buluntuların hepsine ulaşıp onlar üzerinde çalışma yapmak pek zorlaşmıştı.

28 Mart 2011 Pazartesi

Panayia Kamariotissa Bizans Kilisesi-Heybeliada/Halki

Halki'nin en eski kiliselerinden. Meryem Ana'ya ithaf edilmiş. Eski bir bizans yapısı. Mimari özellikleri ile İstanbul'da ayakta kalan en önemli Bizans kiliselerinden. Bir zamanlar Heybeliada'nın ikinci önemli manastırı olan ve büyük olasılıkla IX. yüzyılda kurulduğuna inanılan manastırın içinde yer almakta. Yeni yapılan binada kiliseye girerken nartekste bir kubbe -kemer (KAMARA) vardı. Bu nedenle manastırın ismi de değişti, halk kubbeli manastır (Kamariotissa/Kamariotisa) demeye başladı. Bizans imparatoru Palelogos'un yaptırdığı söylense de Mimar Aristidis Pasadeos, 1931 yılında Rus arkeolog N. Brunof'un yaptığı etüdlerle XI. ve XII. yüzyıl arasında yapıldığını belirtirken İoannis Paleogos'un kilisenin kurucusu olduğunu yazmıştı.
Mimari tarzı çok farklı ilginç bir Bizans yapısı. Dört yapraklı bir yonca şeklindeki bir haç planına sahip. Oldukça yüksek sekiz köşeli kasnak üzerine oturtulmuş küçük kubbesi vardır.
Her zaman Ada Rumları'nın denetiminde kalan kilise, narteksinin kemeri içindeki Meryem Ana İkonasından esinlenerek zamanla halk arasında Kemerli Meryem adıyla da anılmış. 1942 yılında Manastırın Deniz Kuvvetleri tarafından istimlak edilmesi ile kilisenin tüm faaliyetleri de sona ermiştir. Kamaroitissa içinde bulunandeğerli ikonalar ve ahşap ikonastis Ruhban Okulu'na taşınmış, bazı mozaikler tahrip edilmiştir. Askeri bölge içinde ayağa kaldırılacağı günü bekleyen, çok önemli kültürel miraslardan. Kiliseye ait Değirmen kalıntısı da KUTRULOMİLO/DEĞİRMEN TEPESİ'nde bulunmakta.
Kaynaklar:
PRENS ADALARI:GUSTAVE SCHLUMBERGER-İLETİŞİM YAYINLARI
HALKİDEN HEYBELİ'YE : ORHAN TÜRKER-SEL YAYINLARI

Yeni fotograflar ve yazılar yüklenecek.





20 Mart 2011 Pazar

Skepsis Antik Kenti/Kurşunlu-Bayramiç












Hellen dilinde Skepto fiilinden türetilme, Dayanak , bahane demek, ama böyle bir isim olamayacağına göre, Anadolu'lu bir adın değiştirilmiş hali. Strabon geographica'da "görüş" anlamına geldiğini söylüyor. Skamandros/Kara Menderes'in yakınında bir kent.
Skepsis, ilk kez Bayramiç’in 18 km. güneydoğusundaki Evciler köyü yakınında kurulmuştur. Sonradan da Bayramiç’in 10 km. doğusundaki, bugünkü Kurşunlu köyünün olduğu yere taşınmıştır. Her iki yer arasındaki uzaklık ise 10 km.idi

Roma döneminde sikke bastırmış olduğunu buluntulardan anlıyoruz. İlkçağ sonu ile Ortaçağ başlarında büyük bir önem kazanmış ve piskoposluk merkezi olmuştur. M.S.431’de Efes’te toplanan konsil toplantısında Skepsis’i piskopos Athanasion temsil etmiştir. 452’deki Khalkedon toplantısında Philostargios tarafından temsil edilmiştir. 787 ‘deki ikinci İznik konsilinde Skepsis’i temsil eden bir piskoposun olmayışı bu tarihte önemini kaybettiğini göstermektedir

1800 ‘lü yıllarda buradaki önemli bir aile olan Hadimoğulları Bayramiç kasabasında birçok inşaat yaparken ne yazık ki kentin antik taşlarını kullanmışlardır. Özellikle Konak Câmiinde şpoli malzeme bolca kullanılmıştır. Schliemann 1881’de buraya geldiğinde ,Kurşunlu köyünde yaptığı kazılarda bazı kalıntılara rastlamış,tıpkı Assos’un duvarları gibi duvar kalıntıları bulmuş,ayrıca 3 x 1.80 ebadında bir bina kalıntısı da bulmuş ise de bunlar pek önemli parçalar değildir.

 Skepsis'in aşağı kent ve nekropol bölümleri , Bayramiç Barajının suları altında kalacağı için, orada 1993 yılından başlayarak bir kurtarma kazısı yapılmıştır.
Bir hamam yapısı, mezar stelleri, çeşitli mimari ögeler bulunmuştur. İlk kazının raporu ÖMER ÖZDEN, ÇİĞDEM TÜRKER, TEVHİD KEKEÇ 1993 Skepsis kurtarma kazısıdır. V. müze kurtarma kazıları semineridir.
Kazıyı daha sonra yönetenlerin ifadesi şöyle; Baraj gölü altında kalacak olan bölgenin hemen doğu yakasında kalan antik Skepsis kenti bütün bakirliğiyle kurtarıcısını ve gün yüzüne çokmayı beklemektedir.
Evet 1995 yılında CEVAT BAŞARAN, ALİ YALÇIN TAVUKÇU, MUSA TOMBUL'un 1995 yılı Skepsis kent ve nekropolü kurtarma kazısı makaleleri VII.Müze Kurtarma Kazıları Seminerinde yazılmış, aşağıdaki fotograflarla beraber bizleri bilgilendiriyor.