8 Mart 2009 Pazar

Gerga Antik Kenti/Aydın, Çine






Gerga Antik Kenti

Çine'nin vadisinin barındırdığı bu yerleşim, çok farklı bir karaktere sahip. Bu bir köyden daha büyük değildir, fakat kalıntıları öyle dikkat çekici ve alışılmadıktır ki, bana(George BEAN'e) göre daha büyüleyici bir yer yoktur. Biraz uzak olan bu yerde,layıkıyla bir gezi için tam bir gün gereklidir.Yerleşim ,eski Çine'nin yaklaşık 6.4km. doğu güneydoğusundaki dağlık bölgededir. Buraya Ovacık  köyünün yolu sayesinde ulaşılabilir. Fakat bugün en kolayı eski İncekemer köprüsüne kadar yeni Çine anayolunu kullanıp ,buradan yukarıya doğru yürümektir. Bunu yaparken tabi ki bir rehber gereklidir. Çine çayından(MARSYAS Çayı) karşıya köprü vasıtasıyla ya da az bir mesafe önünde bulunan, Çine'ye daha yakın bir noktadaki dereden taştan taşa atlayarak geçilebilir.
Her iki şekilde de, antik şehrin ilk belirtisi ile kuzeye doğru bir saatlik tırmanıştan sonra karşılaşılır. Burada yazın kuruyan , fakat kışın güneye akarak Çine çayına(MARSYAS Çayı)
karışan bir dere yatağının her iki yanında üzerinde yaklaşık 91 cm. yüksekliğinde hellenistik dönem harfleriyle GERGA  yazılı bir kaya vardır.
Kuzeydoğuya doğru daha yükseğe çıkıldığında, tamamı ilgi çekici olan şehir merkezine uluşılır.
Burası tamamen Karia tarzındaki kavisli bir teras duvarıyla birlikte payandalarla desteklenmiştir.
Terasın üzerindeki bir grup eser tam anlamıyla eşsizdir. Gözler ilk önce çatısıyla beraber mükemmel bir şekilde korunmuş yapıya takılır. Bu hiç şüphesiz bir tapınaktır. Çatı, ahşap taklidinde taş kirişler ve yassı taşlardan inşa edilmiştir, KAPININ ÜZERİNDEKİ ALINLIKTA "GERGAS" YAZMAKTADIR. Kaynak: ESKİÇAĞDA MENDERESİN ÖTESİ (KARİA) George BEAN -Çeviren:Pınar KURTOĞLU -ARION YAY.
GERGA kendine özgülüğü basit gibi görünen ama olağanüstü mimari çözümlemeleri ile çok ilginç bir antik yerleşim... Çevresindeki Çine çayı (Marsyas) vadisi çevresindeki ALİNDA, ALABANDA, AMYZON,THASTHARA ve aşağıdaki HYLLARİMA'nın biraz gerisinde kalan ulaşılması zor ama çok sürprizlerle karşılaştığımız GERGA ve çevresi daha ciddi korunmalı, kendi insanımıza ve dünyaya tanıtılmalıdır.
Prof. Dr. Bilge Umar; Karia ve Türkiye'deki Tarihsel Adlar kitaplarında Gerga isminin anlamını da belirtiyor; Bu ad Luvi dilindeki "KAR-KA", doruk yeri sözcüğünün bozulmuş biçimidir; diyor. Pers egemenliği zamanında İran'lılar Karia'nın tümüne KARKA diyorlardı. Yüce doruk yeri adının içindeki Garga ile şimdi sözünü ettiğimiz Gerga'nın kökeni ve anlamı aynıdır. Keza Hitit belgelerinde anılan KARKİİA yani KARKA yurdu adının Kark(a) bölümü, aynı kökeni ve anlamı yansıtıyor. Troas bölgesindeki Çanakkale'deki GARGARA (Küçükkuyu, Nusratlı) ile GERGİS, GERGİTHİON antik kentlerinin isimleri de aynı köktendirler. İda (Kaz) Dağı doruklarından olan Gargara'nın yani Karkaura, yüce doruk yeri adı da adaştır..(Umar'a göre)
 
KAYNAK:
KARİA ve TÜRKİYE'DEKİ TARİHSEL ADLAR Kitapları: Prof. Dr. Bilge UMAR-İNKİLAP YAY.


Çine Çayı,güneyden gelen ve doğal yolunda birer doğa harikası olan dağ geçitlerini izleyerek, Menderes Ovasına dolanır, Aydın güney yakınındaki Menderes'e (Antik Maiandros, Luvicesi Amandra) katılır. MARSYAS; Çine Çayının antik çağdaki ismidir. Bu ad aslında Luvi dilinden ya da İÖ.1.binyıldaki yerel ardılı Karia dilinden gelir. Marsyas'ın aslı MARSUWA'dır...Ma-(a)rs(a)-uwa, Ma (Anatanrıça)-pınar-lığı (birçok pınarın kaynadığı yer, halkapınar).
Marsyas çayına adını veren bir mythos öyküsü vardır.Bu öykünün ana hatları şunlardır.
"Marsyas, tanrı Apollon ile bir kaval çalma yarışmasına girmekten çekinmemiş, Phrygia kralı Midas'ın hakemliğinde, bu yarışma yapılmış ve Midas,Marsyas'ı yarışmayı kazandı saymış. Işıldayan tanrı buna pek kızmış, Midas'ın kulaklarını eşek kulağı gibi uzattıktan başka, Marsyas'ın da derisini yüzdürmüş, deriyi o yakınlarda bir yere astırmış."
Marsyas öyküsü, yontu(Heykel) Sanatçılarına da nice esin kaynağı olmuştur. Münih'teki ilkçağ yontuları müzesi olan GLYPTOTHEK'de, Marsyas'ı derisi yüzülerek öldürülmek üzere kollarından asılı durumda canlandıran bir heykel vardır. Bu bir Roma çağı yapıtı heykelin kopyasıdır.. Bunun hemen aynısı Tarsus'ta bulunmuştur, şimdi İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Kaynak:Karia-Prof.Dr.Bilge UMAR-İnkilap.yay.s.267
Anadolu'nun tarihi Coğrafyası 1-Prof.Dr.Veli SEVİN-Türk Tarih Kurumu Yay.






































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder