10 Şubat 2010 Çarşamba
Phokaia/Foça Pers Mezar Anıtı(Taş Kule)
KRAL YOLU VE PERS MEZAR ANITI (TAŞ KULE)
Pers Mezar Anıtı Anadolu ve Ege Arkeolojisinin en ilginç ve önemli yapıtlarından.
Persler'in Anadolu'daki 200 yılı aşkın süren egemenliklerinin en sağlam kalmış örneği.
Perslerin Anadolu'nun bazı antik bölge ve kentlerinde de bazı kalıntıları az da olsa günümüze gelebilmiş örnekleri arasında Pers satraplarının etkinliğinde kalan Daskyleion (Manyas,Ergili) kenti ve Kelainai (Afyon,Dinar),Tatarlı Tümülüsü yer alır.
Foça'nın 7 km. doğusundaki bir düzlükte,TAŞ KULE olarak anılan mezar anıtı İÖ 5. yüzyıla ait. Bağımsız bir kaya kütlesinin şekillendirilmesiyle oluşturulan bu anıtın karakteristik özellikleri, onun bir Pers için yapılmış olduğuna işaret etmekte. Anıt Pers Kralı Kyros'un Pasargadai'deki (İran) mezar anıtı ile benzerlikler göstermekte.
Kaynak:Oğuz Tekin Satraplar Anadolusu -Arkeo Atlas Sayı:6- 2007
Pers Mezar anıtındaki son çalışmaları Phokaia Kazı kurulu başkanı Prof.Dr.Ömer Özyiğit ve ekibi sürdürerek tamamlamıştır.
------------------------------------------------------
Pers Kralı Kyros İ.Ö.547 yılının sonlarına doğru Sardeisi alarak Lydia Krallığına son verir; çok kısa bir sürede de tüm Anadoluyu ele geçirir. O zamanın dünyasının tüm ticaretine egemen olmak istiyorlardı Persler. Bunun için Akdeniz limanları ve Anadolu kervan yolları üzerinde denetimi sağlamaları gerekiyordu. Önceden var olan bir yolu Pers Kralı I.Dareios (İ.Ö.522-486) geliştirir. Herodotosun Kral Yolu diye adlandırdığı bu yol, Sardeis ile Güneybatı İrandaki Susaya değin uzanıyordu (Herodotos, V 52-54). Daha sonra bu yola Ephesosu da ekler Herodotos (Herodotos, V 54). Bir yol da Sardeis ile Phokaia arasında bulunuyordu (Herodotos, II 106). Kral Yolunun devamı ve uzantısı olmalıydı bu yol. Kral Yolu araba trafiğine uygundu. Genellikle bir tür stabilizeydi, şose biçiminde bir yoldu. Phokaiayı Sardeise bağlayan yol, büyük olasılıkla Foçaya 7 km. uzaklıkta yer alan Pers Mezar Anıtının ve buradaki eski yolun bulunduğu yerden veya yakınından geçiyor olmalıydı. Şimdilerde bile Susa Yolu diye anılır halk arasında bu Anıtın yanından geçen eski yol. Son yıllarda bu anıt mezar ve çevresinde yapmış olduğumuz çalışmalarda ilginç ve önemli sonuçlara varıldı: Olasılıkla Sardeis savaşı sırasında ölen Susa Kralı Abradatas için Pers Kralı Kyros tarafından yaptırılmıştı bu anıt mezar. Kral Yolunun, yani Susa Yolunun Susa Kralının anıt mezarının yanından geçmiş olması akla yakındır. Diğer bir değişle Susa Kralının anıt mezarının yanından geçen yol, bu nedenle belki de Susa Yolu olarak anılıyordu.
Foçada 2001 yılı kazı mevsiminin en büyük bölümünü Pers Mezar Anıtındaki kazı, restorasyon ve çevre düzenleme çalışmaları oluşturur. Taş Kule ya da Taş Ev olarak adlandırılan bu mezar anıtı, Perslerin Phokaiayı almaları sırasındaki tarihsel olayların önemli bir tanığıdır. Eski İzmir yolunun ve Geç Osmanlı dönemine ait bir köprünün yanında yer alır.
Tüften büyük bir kaya kütlesinin oyulmasıyla oluşturulmuştu bu anıt mezar. Ioniada Perslere ait tek eserdir. Perslerin Sardesi almasından (İ.Ö.547) hemen sonra, General Harpagosun komutasındaki Pers ordusunun Phokaiayı ele geçirme sürecinde veya almalarından az önce, İ.Ö.546 yılının ilk yarısı içerisinde yapılmış olmalıdır. Daha önceleri birçok bilim adamı çalıştı bu mezar anıtı üzerinde. Onlar daha geç zamanlara tarihlediler anıtı; ancak tarafımızdan yapılan son çalışmalar, Anıtın çok daha eski bir tarihten olduğunu ortaya koydu.
Anıt Anadolu ve İran geleneğinde Batı Anadolulu ve İranlı ustalar tarafından oluşturuldu. Mezar Anıtında sahte kapının üzerindeki süslemeler, Ionia ve Lydia sanatında da görülür. Bu kapı üzerindeki ayrıntılar İranda Pasargadaedaki Kyrosun mezarında ve Süleyman Zindanı diye anılan ateş tapınağı ile Nakş-i Rüstemdeki ateş tapınağında da karşımıza çıkar; ancak Phokaiadaki mezardan daha geçtir İrandaki örnekler. Phokaiadaki mezar anıtının sahte kapısı üzerindeki yaprak dizisi profili, Kyrosun mezarındakine büyük benzerlik gösterir; fakat ondan daha az gelişmiş bir profil olduğu açıktır; bu nedenle Pers Mezar Anıtındaki yaprak profili, Kyrosun mezarındakinden 10-20 yıl daha eski bir tarihi gösterir. Kyrosun mezarı İ.Ö.530 yıllarında yapıldığı kabul edilir. Buna göre Phokaia Anıtı, İ.Ö.530dan önce olmalıdır. Anıtın İ.Ö.546 yılında oluşturulmuş olması, son derece olağandır tarihsel olayları göz önünde bulundurduğumuzda. Phokaia örneği İrandaki örneklerinin prototipidir. Kyros Sardeiste bulunduğu sırada Phokaiadaki mezarı yaptırmış, daha sonra da Pasargadaeda kendi mezarını inşa ettirmiş olmalıdır.
Mezarın gerçek kapısı batıdadır. Bu kapı giriş odası ve mezar odasına açılır. Mezar odasının sonunda
döşemeye oyulmuş büyük bir mezar yer alır. Bu odaların duvarlarında herhangi bir süsleme bulunmaz.
Anıtın arkasında podiuma bitişik düzenlenen tören alanı üzerinde tahrip edilmiş bir sunağa ait izler vardır. Ayrıca İ.Ö. 6. yüzyıl stilini gösteren bir volüt parçası ele geçti sunağın yanında yapılan kazılarda. Anıtın sunak alanına bakan cephesinde, ana gövdenin üstünde ve kenarında bir stelin oturduğu yere ait izler de görülür. Mezarda yatan kişilerin isimleri yazılı olmalıydı bu stelin üzerinde.
Ksenephon (İ.Ö.430-355)dan öğrendiğimize göre, Pers Kralı Kyros, Sardeis savaşından hemen sonra Lydialılara karşı birlikte savaştığı Susa Kralı Abradatas ve onun, savaşta ölümü üzerine intihar eden güzel karısı Panthea için büyük bir anıt mezar yaptırdı. Yine Ksenephona göre, bu anıt mezarda adakların yapıldığı bir sunak bulunmakta ve bu sunakta sığır, at ve koyun sürüleri adanmaktaydı. Ksenephon, anıtın kendi zamanında ayakta olduğunu, ayrıca mezar sahibi karı kocanın isimlerinin yer aldığı bir taşın, anıtın üst bölümünde bulunduğunu da söyler.
Herodotos, Perslerin Ioniada ilk vurdukları yerin Phokaia olduğunu yazar. Kyros belki de bu anıt mezarı, Sardeisin düşmesinden hemen sonra, Phokaianın alınması sürecinde, Perslerin gücünü göstermek için propaganda amaçlı olarak politik nedenlerle Phokaia yakınlarında yaptırmış olmalıdır. Ksenephonun sözünü ettiği, Susa Kralı Abradatas ve karısı Panthea için yaptırdığı mezar anıtının tarihi, Phokaia Pers Mezar Anıtının tarihi ile örtüşmektedir; bu nedenle Ksenephonda geçen Kyrosun yaptırmış olduğu mezar, büyük olasılıkla bu mezardır.
Yollar
Anadolu, iki kıta arasında bir köprü görevi gördüğü için eski çağlarda yolların sayısı oldukça yoğundu. Topografik yapıya uygun olarak oluşturuluyordu karayolları. Bu yollar aynı zamanda ticaret yollarıydı. Bu yolların yardımıyla her türlü kontrolu ellerinde tutuyordu Anadoluya egemen uluslar. Yukarıda sözünü ettiğimiz Perslerin yaptığı ünlü Kral Yolundan başka yollar da vardı.
Anadoluyu doğu-batı yönünde aşan yollardan biri, Ephesostan başlıyordu. Maiandros (Büyük Menderes) vadisi boyunca uzanarak Ikonion (Konya)a ulaşıyor, buradan da ikiye ayrılarak doğuya ve güneydoğuya doğru ilerliyordu. Doğu-batı doğrultusunda uzanan ikinci bir yol ise, Ege kıyılarından başlayarak Hermos (Gediz) vadisi boyunca ilerleyordu. Daha sonra Sardeis üzerinden İç Batı Anadoluya geçerek Gordion (Yassıhöyük)dan Ankyra (Ankara)ya varıyordu. Buradan da çeşitli yönlere dağılıyordu.
Romalıların Anadoluda egemenlikleri 500 yüzyıl kadar sürer. Egemenliklerinin bu denli uzun sürmesi, güçlü bir karayolu ağına sahip olmalarındandır. İ.Ö.133 yılında Kral III.Attalosun Pergamon Krallığını vasiyet yoluyla Romalılara bırakması üzerine Roma egemenliği başlar Anadoluda. Böylelikle Anadolu Romanın Asya Eyaleti olur. Ephesos da başkent yapılır. Romalılar yol yapmaya başlarlar ilk iş olarak. Prokonsül Manius Aquillius İ.Ö.129-126 yıllarında Romalıların Anadoluda ilk yol sistemini yaptırır. Bu yol, Asya Eyaleti Başkenti Ephesostan başlayarak kuzeye ve doğuya doğru ilerliyordu.
Kuzey-güney yönündeki ilk yol, Troia, Adramytteiondan gelerek Smyrna ve Ephesos üzerinden Güneybatı Anadoluya inen yoldu. Diğer yol ise, Propontis (Marmara Denizi) kıyısındaki Kyzikostan başlayarak Pergamona ulaşıyordu. Daha sonra da Thyateira (Akhisar)dan Sardeise varıyordu. Bu yol özellikle Hellenistik dönem de oldukça öneme sahipti. estorasyon ve çevre düzenlenmesi
Pers Mezar Anıtının tüm yüzeyleri koyu yeşil ve gri renkte, canlı ve ölü (kalkerleşmiş) likenlerle kaplıydı. Taşa yapışıp, dokusunu bozarak çürüme ve kopmalara neden olan mikroorganizmalardan oluşan likenlerin ve kalkerlerin giderilmesi gerekiyordu. Tüm yüzeylerde zaman içinde çatlaklar oluşmuştu. Bu çatlaklardan giren su donarak genleşmiş, patlama ve kopmalara neden olmuştu. Bu çatlakların kapatılıp, yumuşak bir dokusu olan tüf taşının sağlamlaştırılması gerekiyordu. Doğanın zaman içinde yaptığı bu bozulmanın yanı sıra, insan eliyle yapılan tahribat daha kötü sonuçlar doğurmuştu. Yapının yüzeylerine kazıma yoluyla ve yağlı boyayla isimler yazılmıştı. Ayrıca kırmızı ve siyah yağlı boya ile koyu renkli zemin hazırlanmış, üzerine ilanlar kazınmıştı. Koyu renkli zeminde ilanların daha çok dikkat çekeceği düşünülmüş olmalıydı. Define avcıları monoblok kütlenin içinde altın aramak (!) amacıyla, demir çubuk ve matkaplarla anıt mezarın pek çok yerini kırmışlardı. Bundan başka iç mekanlar olan mezar odaları ağıl olarak kullanılmıştı. Çobanlar ısınma amacıyla ateş yakmışlar ve mezar odalarının isle kararmasına neden olmuşlardı. Bu siyah is lekeleri üzerine de kazınarak isimler yazılmıştı.
Restorasyona tüm yüzeylerdeki likenlerin, boyaların ve mezar odalarındaki is lekelerinin mekanik yöntemlerle temizlenmesi ile başlandı. Çatlak ve boşluklar tüf taşı tozu ve bağlayıcı malzemeyle oluşturulan taş hamuruyla dolduruldu. Tamamlanan bölümlerde uzaktan bakıldığında gözü rahatsız etmeyecek, yakından bakıldığında ise algılanabilecek biçimde renklendirme işlemi yapıldı. Son olarak tüm yüzeyler ve iç mekanlar taşın hava almasına olanak sağlayan, ancak su geçirmesine izin vermeyen sertleştirici bir malzeme ile sağlamlaştırıldı.
Arkeolojik kazısı tamamlanan mezar anıtında mekanik temizleme işlemleriyle birlikte rölöve çalışmaları başladı ve yapısal analizler tamamlanarak yeni bilimsel sonuçlara ulaşıldı. Bu yeni sonuçlar ışığında yapının tepe bitiş noktasının restitüsyonu yapıldı ve bu bölüm ilk defa uygulanan bir yöntemle dışarıda tamamlanarak yerine oturtuldu.
Anıt çevre düzenlemesi, bir arkeolojik park oluşumunu amaçladı. Anıtı ve yakın çevresindeki tarihi dokuları içine alan toplam 2500 metrekarelik bir alanda düzenlemeler yapıldı ve bu düzenleme ile yapının dışında ve içinde anıta kontrollü yaklaşım sağlandı.
Bu düzenlemede organik taş duvarlar, anıta ulaşan ana arter yol ile kılcal yaya yolları, oturma grupları, kültürel aktivitelerde sahne görevi de görebilen pergole, açıklayıcı panolar alanı ve pano elemanları, 200m. uzunluğunda dış çevre fens teli ve 10 araçlık otopark alanı yer aldı. Çevre düzenlemesi işleri için yörenin taş ocaklarından 100 kamyonun üzerinde taş çıkarıldı. Bu taşlar üretim yerlerinde ve atölyelerde makinelerle ve el işçiliği ile kesilerek işlendi.
Düzenlemenin dışında kalan alanlardan anıt üzerine yönlenen sel sularını önleyici dış ve iç drenajlar yapıldı.
Düzenleme alanı tamamen yeşillendirildi. Bunun için beş hatlı, otomatik kontrollü sulama sistemi oluşturuldu. Alana 400 metre uzaklıktan su getirildi. Ayrıca 20 ton kapasiteli iki su deposu yapıldı.
Anıt yakınına elektrik enerjisi getirilebilirse, hazır olan aydınlatma projesi uygulama şansına sahip olacaktır.
Phokaia ile ilgili Kaynaklar:
Foça-Phokaia:Suzan ÖZYİĞİT Arkadaş Matbaacılık-1998
Aiolis:Prof.Dr.Bilge UMAR-İnkilap yay.
Eski Foça:Felix Sartiaux-Ege Turizm Cemiyeti yay.1952
Foça Kazılarında bulunan arkaik devir mimarlık eserleri 6.Türk Tarih Kongresi Ankara 1965 Prof.Dr.Ümit Serdaroğlu
Foça kazıları ve Kyme sondajları,Anadolu Uygarlıkları -Net Yay.Prof.Dr.Ekrem AKURGAL
Kazı sonuçları:Prof.Dr.Ömer ÖZYİĞİT
1989,1990,1991,1992,1993,1997,1999,2000 li yıllar. Kültür bakanlığı yayınları.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder