8 Eylül 2010 Çarşamba
Ay Işığı manastırı/Hagios Dimitrios Ta Selina-Pateriça, Cunda-Ayvalık
Öncelikle Pateriça ismine de değinmek gerek, Ahmet Yorulmaz Ayvalık'ı Gezerken kitabında Pateriça/Patriça isminin "KOLTUK DEĞNEĞİ " anlamına geldiğini bir koltuk değneği uzantısına benzediğini söylüyor. Ben ise Anadolu'daki birçok yer ismine baktığımda PATERİÇA ismine benzer isim olarak ünlü Lykia Kentimiz PATARA 'yı hatırlamalıyız diyorum. Patara'nın eski Anadolu dillerinden gelme bir isim olması "PATİ" kök isminin Luvi ve Hitit dillerinde "ayak"anlamına geldiğini düşünürsek bu yakınlığın anlamının da bize geçmişten sesler fısıldadığını düşünebiliriz.(Laroche,dictionairri,s:81 Meriggi) Ancak Bilge Umar Türkiye'deki Tarihsel Adlar kitabında der ki; PADA'LI (pata) tarihsel coğrafya adlarının hiç değilse bir bölümünde sözcük, Panda yani PA(WA) ANDA, su-lu, suyu bol, ırmaklı/dereli sözcüğünün , zaten burunsal ve belli belirsiz söylenen n sesi toptan ihmal edilmiş biçimi de olabilir ve olmalıdır. Bu gibi çeşitlemelerin şimdiye dek birçok örneğini gördük; Adanda/Adada, Amanda/Amada/Milawanda/Milawada gibi. Bu anlamda PADA'yı örneğin PATARA, PEDASAPEDASOS, PADUS, adları içinde görmekteyiz kanısındayım.
Cunda Adasının kuzey yönündeki Pateriça yarımadasının en uç noktasında yer alan Ayışığı Manastırı, dik bir tepenin (299 rakım) denizle birleştiği noktada yer almakta. Ayışığı Manastırının inşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir. (1771 ve 1795 tarihlerinin iki taş üzerinde yazılı olduğu söylenmektedir. Selene yani AY TANRIÇASI ile ilgili Latmos Herakleia'sında (Bafa Gölü'nde) mitos öyküleri bulunmakta. Pordoselene ise Yunda/Cunda adası veya yanındaki Maden Adası için söylenegelmiş mitoslar ile yyoğunluk kazanmıştır. Ancak Geoghraphika'nın yazarı Amasya'lı Strabon'da Pordoselene kokusundan dolayı "osuruklu Selene" olarak anılmakta.
Ayvalık halkının 1771 tarihinde şehirden çok uzak olan bu manastırı inşa edebilecek gelişmişlikte olmadığı göz önünde tutulduğunda bu tarih pek gerçekçi görünmemektedir. 1795 tarihi daha olası gelmektedir. Zeytin tevziatı yapıldığı dönemde, Katerinli Fahrettin Bey’e verilen zeytinliklerin sınırları içerisinde olması, kapalı tutularak yazlık
olarak kullanılması ve bakım görmesi manastırın ayakta kalmasını sağlamıştır. Fahrettin Bey’in vefatından sonra şuursuz defineciler tarafından harap edilmiştir. Ayışığı Manastırının çevresi duvarlarla çevrili olup diğer manastırlarda olduğu gibi avlu ortasında kilisesi yer almaktadır.Manastıra su, dağdan künkler ile yalaklara getirilmekteydi.Zamanında manastırda hayvan beslenmekte, manastırın batı kısmındaki tarlalarda ise tarımcılık yapılmaktaydı.
Avlu içerisinde yer alan kilise doğuya bakacak şekilde kubbeli (dört kemerli) olarak dikdörtgen planlı olarak inşa edilmiş. Kilisenin giriş kapısı sarımsak taşından inşa edilmiştir.
Kilisede kullanılmış olan sarımsak taşı dikkate alındığında kilisenin çeşitli zamanlarda restorasyona tabi tutulduğu ve 1850’li yıllarda yıkılarak yeniden inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Patikadan girişte, hemen deniz tarafında iki katlı bina yer almaktadır. Günümüzde ikinci kata çıkışı sağlayan merdivenin
basamaklarının tamamına yakını kırılmış olup ikinci katın üst döşemesinin büyük bir kısmı tahrip olmuştur. Ayışığı Manastırı nın doğal ve insani etkilere açık olması zaman içerisinde büyük bir kısmının yıkılmasına neden olmuştur.
Ayvalık ve Yunda/Cunda yöresinde yegane yüzey araştırmasını ise bölgeyi bilimsel çalışmalarıyla çözümleyen Prof. Dr. Engin BEKSAÇ yapmıştır. BEKSAÇ araştırmasında 17. kazı araştırma sonuçları toplantısında YUNDA/CUNDA, PATERİÇA ile ilgili şu bilgileri veriyor.
"Su problemi nedeniyle pre ve protohistorik bir yerleşmenin bulunabilmesi hususunda şüpheli olduğumuz ALİBEY (CUNDA) Adası üzerinde yapılan araştırma bizi haklı çıkardı. Adanın girişindeki Pordoselene veya Nesos olması mümkün tescilli alan dışında veriye rastlanmadı.Bu alanda yoğun biçimde Hellenistik, Roma ve Bizans keramikleri ve bazı mimari parçlar görüldü. Ayrıca Pateriça'ya giden yolun başında bir çeşme önünde tahrip olmuş durumda bir Roma lahtine rastlandı. ( Fotoğrafta gördüğünüz çeşme ve önündeki lahit?) Alibey Adası'nın doğusuna gelen Lale Adası'nın doğu tarafında, denizin aşındırdığı bu topraklarda Aeol, Hellenistik ve Roma Devri keramikleri ihtiva ettiği gözlemlendi. Bu veriler ışığında bu kesimin bugün su altında kalan alanlarla birlikte geniş bir Antik Devir ve Bizans Devri yerleşmesinin parçası olduğu anlaşılmış oldu.
Manastırı bir iş adamımız almış, ne yapalım hayırlı olsun, restore ediyormuş güzel, ama tabelasından sonra kimseyi içeri değil çevresine bile yaklaştırmıyorlarmış, işte bu olmaz, sanki her taraf, tüm çevre Pateriça parayı bastıranın... Bu muhteşem güzelliği paylaşmalıyız, tıpkı çocukluğumdaki gibi, kültürel varlıklar hepimizindir, parayı basanın değil, insanlığındır.
Manastırla ilgili önemli bilgileri Sayın AHMET YORULMAZ'ın kapsamlı inceleme, araştırma,anı ve gezi yapıtı; AYVALIK'I GEZERKEN'de buluyoruz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder