30 Eylül 2011 Cuma
26 Eylül 2011 Pazartesi
Kharon Kabartması : Antiokheia/Antakya
Hellenistik ve Roma dönemi çok tanrılı pagan anlayışına göre, Yeraltı Ülkesi Hades'e giden ölüleri, yolun başlangıcında olduğu anlaşılan Akheron Irmağından geçiren ve üstelik bu iş için para alan kayıkçının adı KHARON'dur. Bu parayı verebilsinler diye, gömülen ölülerin ağzına bir obolos yani metelik konurdu. Ermiş Petros Mağarası yanına, kaya üzerine yapılmış kabartma KHARON'u canlandırmaktadır.
Akheron, kaynar çamurlu suların anaforlar yaparak aktığı Yunanistan'ın Epir bölgesinde bulunan bir ırmak. Acılar ırmağı olarak da bilinir. Bir kıyısında yaşam, bir kıyısında ölüm vardır. Kharaon ölümle yaşam arasında gidip gelen çok kılcal ve hassas bir dengeyi temsil eder.
Kharon ölü ruhlarına Acheron ırmağını geçirtmek için para alır o nedenle ölülerin ağzına bir metelik konurdu. Para almazsa Kharon ruhları kovar, ama hiç yumuşamazdı. Hele toprağa gömülmeyen bu ruhların Hades bataklığını geçmeleri olanaksızdı. Ölmekte olan insanı yer altı ülkesine almakla tam anlamıyla öldüren bir cin olarak gösterilir. Hermes'in kılavuzluğunda yeraltına inen birçok ölü Kharonla ve kendi kendisiyle konuşur, ölümden sonra her türlü varlığın boş olduğu sonucuna varır.
Hades'in Ülkesi : Ölüler ülkesi Hades'in anlatıldığı bölgenin görünüşü ürkütücü olarak tasvir edilir. Ölü ruhların içeri girmesi de kolay değildir. Ölü ruhları Acheron ırmağından geçiren bir sandalcı vardır. Kharon ölü ruhlarını geçirmek için para alır. Bu nedenle ölülerin ağızlarına bir obolos (metelik) konurdu. Zalim kayıkçı Kharon, bedel ödeyemeyen ruhları kovar ve asla yumuşamazdı. Toprağa gömülmeyen ruhların ise Hades’in ülkesine ulaşması mümkün değildi. Gömülmeyen ruhlar yüz yıl havada gezinip dururlardı.
Bu efsanevi anlatım o kadar etkili olmuştur ki Yunanlılar, ölüleri Hristiyanlığın ilk dönemlerindeki mağara ayinleri tasviri ile birlikte değerli eşyalarını da mezara koymayı adet olarak edinmişlerdir. Yunanlılar, ölü ile birlikte “hediye parası” diye anılan bir tas içerisine 10 - 15 civarında para koymayı gelenekselleştirmişlerdir.
Antakya St.Pier Mağara Kilisesinin 20 m. uzağında kayalara oyulmuş Mitolojide ismi geçen Cehennem Kayıkçısı Kharon’un kabarması bulunmakta.
Kharon kabartması, başı bir örtü ile kapatılmış, kabartma bir insan portresidir. Bu kabartma İmparator Antiochos zamanında Antakya’da birçok insanın ölümüne neden olan veba salgını sırasında yapılmıştır. Bu dönemde toplumlara etkili olan kâhinlere danışılmış, onların tavsiyesi üzerine de kente yukarıdan bakan dağ üzerinde böyle bir kabartmanın yapılması kararlaştırılmıştır.Mitolojiye göre Kayıkçı Kharon, ölülerin ruhlarını Stiyks ırmağından geçirip yer altı ülkesine götürmekle görevlidir. haron ölülerden bazılarını kayığına alıyor, bazılarını da yalvarmalarına kulak asmadan kıyıda bırakıyordu. kharon’un kıyıda bıraktıkları öldüklerinde kendilerine dini tören yapılmayanlardı. Bunlar yer altı Tanrısı Hades’in yönetimine girmeden önce yüz yıl ıstırap çekecek ve boşlukta dolaşacaklardı.
24 Eylül 2011 Cumartesi
Ankyra/Ankara, Monumentum Ancyranum-Augustus Tapınağı
Augustus Anıtı isimli kitap, Dünya Klasikleri dizisinden, Meb'in aydınlanma döneminde yayınlanmış önemli yapıtlardan. Cumhuriyet Gazetesi 1999 yılında yeniden bastı ve bu önemli ve ilginç kitabı bizlere armağan etti.
AUGUSTUS
ANKARA ANITI
Çeviren: HAMİT DERELİ
REMZİ OĞUZ ARIK'ın incelemesiyle, mutlaka okuyunuz.
Erkmen Senan
Monumentum Ancyranum olarak bilinen Tapınağın, Roma Döneminde, M.Ö. 25 yılından sonra, İmparator Augustus’a bağlılık nişanesi olarak yapıldığı ve Augustus ile Tanrıça Roma’ya adandığı düşünülmektedir. Tapınak, M.S. 5. yy’da kiliseye dönüştürülmüş ve 15. yy’dan sonra tapınağın, kuzey duvarına bitişik günümüzde de halen aktif olan Hacı Bayram Camii inşa edilmiştir.
Büyük bir bölümü ile günümüze kadar ayakta kalmış olan Augustus Tapınağı, mimari öneminin yanında, duvarlarında bulunan, Roma imparatoru Augustus’un yaptığı işleri aktaran kitabeleri “Res Gestae Divi Augusti” ile önemine önem katmaktadır.
Bugün tüm dünyanın ilgi odağı Augustus Tapınağı ilk kez 1555 yılında İmparator Ferdinand’ın yolladığı Hollandalı Buysbecque tarafından keşfedilmiş ve dünya bilim çevrelerine tanıtılmıştır. Bunu takiben 1701, 1745, 1836, 1859, 1861 yıllarında çeşitli Avrupalı bilim adamları mabet ve çevresinde araştırmalar gerçekleştirmişlerdir.
1930 yılında Dr. Hamit Zübeyr Koşay başkanlığında gerçekleştirilen çalışmalarda tapınağın tüm mimari yapısı ortaya konmuştur. Civarındaki modern yapılaşma ile bugünkü kaldırım yüksekliğinin çok aşağısında kalan tapınağın orijinal avlusunu çevreleyen sütunların bulunduğu yerden çok az bir kısım açıktadır. 1930’lu yıllarda ören yeri ve çevresinde gerçekleştirilen kazı ve restorasyon çalışmaları sonrasında uzunca bir süre burada çalışmalar durdurulmuştur.
Yukarıdaki fotograflarını misafir ettiğim Değerli Araştırmacı GÜRKAYNAK ALPAY Beyfendi'ye çok teşekkür ederim.