Klazomenai lahitleri
Klazomenai üretimi terrakotta lahitler anıtsal yapıları ve zengin bezemeleriyle 19. yüzyıldan beri dikkatleri çekmiştir. Dikdörtgen formlu, sıklıkla köşe içlerinde çıkıntısı olmayan, uzun ve kısa kenar pervazları yaklaşık eşit genişlikte, dalgalı çizgiler, meander motifi ya da İon kymationu ile basitçe bezenmiş lahitlere, Oikonomos’un kazılarından dolayı Monastirakia sınıfı adı verilmiştir. Dikdörtgen ya da daha sık olarak trapez formlu, köşe içlerinde çıkıntılarla desteklenmiş, ayak ve başucu pervazları yan kenar pervazlarına göre daha geniş tutulmuş ve zengin bir şekilde bezenmiş olan grup ise “kanonik” Klazomenai lahitleri olarak adlandırılmaktadır. Lahit pervazları önce açık renkli bir astarla boyanmıştır. Uzun kenarlar örgü motifi ile bezenmiş, örgü motifinin iki ucuna ise metoplar içine bezemeler yapılmıştır. Baş ucu pervazı sıklıkla siyah figür tekniğinde monomakhia, savaş ve mitolojik sahnelere ayrılmıştır. Klazomenai siyah figürünü andıran, ancak kullanılan malzeme gereği ayrıntıların kazıma çizgiler yerine, beyaz boyayla belirtildiği bu sahnelerde ek kırmızı renk de kullanılmıştır. Ayak ucu pervazında ise sıklıkla yaban keçisi stilindeki seramikten tanınan rezerve teknikte hayvan figürleri çizilmiştir. Bazı örneklerde lahitin tümünün rezerve ya da siyah figür tekniğiyle bezendiği görülmektedir. Ender olarak kırmızı figür tekniği de denenmiştir.
Klazomenai kazıları lahitlerle ilgili görüşlerin tekrar ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Yıldıztepe Nekropolis'indeki tabakalanma, Monastirakia sınıfı lahitlerin kanonik lahitlerin öncüsü olmadığını göstermektedir [resim 11-38]. Dolayısıyla Monastirakia sınıfına göre yapılan ve figürlü “kanonik” lahitlerin bunlardan daha sonraya tarihlendirilmesiyle ortaya çıkan kurgu üzerine tekrar düşünülmelidir. Hem Yıldıztepe, hem de Akropolis güney yamacında yapılan kazılar yaban keçisi stilinde ve figürlü lahitlerin ressamlarının elinden çıkmış seramik örneklerini açığa çıkarmıştır. Bu da yaban keçisi stilinde bezenmiş figürlü lahitlerin, bu stilin seramik üzerinde moda olduğu dönemde yapılmaya başlandığının bir kanıtıdır.
Akpınar Nekropolis'i ise Klazomenai’de terrakotta lahit üretimi geleneğinin M.ö. 630 yılı dolayları gibi erken bir tarihte başladığını [resim 11-06], bir form birliği olmasa da M.ö. 7. yüzyıl sonu – 6. yüzyıl başlarında yoğun olarak kullanıldığını göstermektedir. Aynı nekropolis, lahitlerin rezerve teknikte çizilmiş figürlerle bezenmesi geleneğinin de M.ö. 7. yüzyıl sonlarından itibaren uygulanmaya başladığını ortaya çıkarmaktadır [resim 11-12; 11-13]. Önceleri lahitlerin yan yüzlerinde yer alan bu bezemeler belli bir dönemden itibaren kenar pervazlarının kalınlaştırılmasıyla pervazların yüzeylerine taşınmış olmalıdır. Gene Akpınar Nekropolis'i buluntuları içindeki M.ö. 580-570’e tarihlenebilen lahit örneklerinde, pervazlardaki genişleme eğilimi ve bu kısımlara basit motifler, dalgalı çizgilerle bezemelerin yapılmaya başlandığı görülmektedir. Yıldıztepe Nekropolis'inin ilk gömü aşamasının M.ö 546 Pers istilası ile sona erdiği göz önüne alınırsa, bu gömü aşamasında ele geçen figürlü lahitlerin de M.ö. 580/570 – 546 arasında bir tarihte üretildiği, lahitlerin üretildiği dönemde yaban keçisi stilinde bezenmiş seramiklerin de hala üretilmekte olduğu anlaşılmaktadır.
Yıldıztepe Nekropolis'indeki lahitli gömülerin buluntuları, figürlü lahitlerin M.ö. 5. yüzyıl son dörtlüğüne kadar üretildiklerini göstermektedir.
Klazomenaiaka.com sitesinden alınmıştır. Klazomenai kazı kurulu Başkanı Sayın Prof.Dr. GÜVEN BAKIR'ı saygıyla anmalı.