10 Aralık 2010 Cuma
Kyparodes/Hekate Tapınağı Yeri/Emirgan
Kyparodes ismi eskiçağ ismi. Dionysios Byzantios Anaplus Bosporou/Boğaziçi'nde Bir Gezinti (YKY. Yay) adlı yapıtında Emirgan yakınında bir Hekate Tapınağına /Templum Hecate'ye değiniyor. Hekate aynı zamanda Apollon'la adaş bir tanrı betimi. Bu yer Kestanehan olarak geçiyor ve bugünkü Kestane korusuna lokalize ediliyor. P.A Dethier Boğaziçi Ve İstanbul'da diyor ki;
Eski adı Kyparodes'i koy kıyısındaki selvi ağaçlarından almış olan Emirgan'ın yeni adı İran Emirinden gelmektedir. Sultan 4. Murat'a esir düşen bu İran'lı emir sonra onun gözdesi olmuştur. Yakında bir yerde görkemli bir sarayı bulunan Hidiv bu semtin şose ile, Pera sırtlarından Büyükdere'ye kadar uzanan yolun üzerindeki Maslak köyüne bağlanmasına ön ayak oldu. Yolun uzandığı Büyükdere'de Kırım Savaşı sırasında küçük bir Fransız ordugahı kurulmuştu.Ancak Bizanslılar döneminde isminin Kiparodis (Kyparodes) olduğu ve Rumca karşılığının "Serviler" olduğu bilinmektedir. Bu ismin verilmesinin nedeni ise yörenin servi ormanları ile kaplı olmasıydı. Emirgan'da yerleşim 16. yy.ın ortalarında, Sadrazam Sokulu Mehmet Paşa'nın nişancılarından Feridun Bey'e bu büyük alan hediye edilince başlar. Önceleri bir yazlık köşk ve müştemilatı yapıldı, sonra da diğer binaların yapımı dolayısıyla de yerleşimin devamı sağlanmış oldu.
Dionysios Byzantios'un söylediklerini Petrus Gyllius da alıntılamış; (Kitap: İstanbul'da Boğaziçi,Petrus Gyllius-Eren yay.) Dionysios demiş ki;
Kadınlar Limanı'nın hemen ardından KYPARODES gelir, selvi ağaçlarından dolayı bu adı taşır. Balıkçılar bu adı bugüne kadar korudular. Nitekim tam onun Pyrrias Kyon'da (Rumelihisarı çevresi) başlayan koyun sonundaki yeri, selvilerden yoksun, tümüyle
üzüm bağları ekili küçük bir vadide yer alsa da , yine de , Kyparissos(Selvi) olarak adlandırılırlar burası, Phidali'da , en içteki koyu bağladığını söylediğim köprüden yaklaşık 700 passus uzaklıktadır. Dionysios Kyparodes'ten sonra kaya üstündeki Hekate Tapınağı gelir der. "rüzgarlara açık olan kayada, dalgaların vuruşuyla çınlayan sesler yankılanır. Nitekim. tam onun etrafında dalgalar hızla hareketlenip kırılırlar ama o, eline geçirdiği ne kadar dalga varsa hepsini deniz kıyısındaki dalgakıranın altına geri çevirir.
Bizans döneminde “Kyparodes” adıyla anılan ve Baltalimanı’ndan İstinye’ye kadar uzanan geniş bir araziyi kapsayan bir servi ormanı olan bugünkü Emirgan Korusu’nun ismi de IV. Murat’ın İran seferinden dönerken yanında getirdiği Emirgune’nin oğlu Tahmasb Kulu Han’dan geliyor.
“Emirgune Bahçesi” ve “Mirgün Bahçesi” diye de adlandırılan 472 bin metre karelik bu korunun içinde iki su göleti ile İstanbul Büyükşehir Belediyesince, halka açık şekilde işletilen Sarı Köşk, Pembe Köşk ve Beyaz Köşk de yer alıyor. Çevresi duvarlarla çevrili olan Emirgan Korusu’nda 120’yi aşkın bitki ve ağaç türü arasında fıstık çamı, kızılçam, Halep çamı, ağlayan çam, veymut çamı,sahil çamı, Japon kadife çamı, Londra çamı, Avrupa, mavi ve konik ladinler ile mavi atlas, Lübnan ve Himalaya sedirleri, kayın, dişbudak, sabunağacı, salkımsöğüt, Macar meşesinin yanı sıra Kolorado gümüşi köknarı, Çin mabet ağacı,kaymak ağacı, Kaliforniya su sediri, sahil sekoyası ve kafur ağacı gibi ender bitki türleri bulunuyor.
Bu yazıyı Emirgan'ı, Boğazı çok seven, şimdiden özlemle andığım ve hala yokluğuna inanamadığım biricik Arkadaşım, SEYHAN ERÖZÇELİK'e SANSAR SEYHAN'a ithaf ediyorum.