30 Mayıs 2010 Pazar
Theodosius Cistern/Şerefiye Sarnıcı
Theodosius Cistern (Yunanca: Κινστέρνα Θεοδοσίου, Türkçe: Şerefiye Sarnıcı) Türkiye'de , İstanbul'un aşağısında uzanan pek çok antik sarnıçlardan . Modern giriş Fatih Piyer Loti Caddesi'nde.
Sarnıç 428 ve 443 tarihleri arasında İmparator II. Theodosius tarafından, Bozdoğan Kemeri vasıtasıyla su depolamasını sağlamak amacıyla inşa edilmiş. Bozdoğan Kemeri, Theodosius tarafından antik Yunan ve Roma'da Su perisine adanan anıt olan "Nymphaeum", "Bath of Zeuxippus" (100-200 arasında inşa edilen ve 532 tarihindeki "Nikeaia isyanı" nında tahrip olan ve daha sonra yeniden inşa edilen [1]) ve "Büyük Saray"a yeniden dağitılmış. Bu yeniden dağıtma işlemi Şerefiye Sarnıçı'nın yapımını da sağlamış görünüyor.
Alan ölçüleri yaklaşık 45x25 metre olup, çatı 9 metre yüksekliğinde 32 adet mermer kolon tarafından taşınmakta.
Forum Theodosius/Forum Tauri-Beyazıt
Theodosius Forumu bugünkü Beyazıt Meydanı'nın olduğu alanın Roma döneminde ki adı. 4. yüzyıla kadar Forum Tauri (Boğa Meydanı) olarak adlandırılan alan daha sonraları bu isim ile anılmış. Bu dönemde etrafı geniş sütunlu kilise ve hamamlarında yer aldığı mermer yapılı sivil ve kamu binalarıyla çevrili olan alanın kuzey doğusunda Jüpiter Tapınağı bulunmaktaydı.
Forumun ortasında İmparator I. Theodosius onuruna dikilmiş bir sütun bulunurdu. Tepesinde I. Theodosius’un heykeli bulunan sütunun etrafı imparatorun barbarara karşı kazandığı savaşların kabartma tasvirleri ile süslüydü. İçinde bulunan bir spiral merdiven sayesinde ziyaretçiler sütunun tepesine çıkabiliyordu. Hayatlarını bu tarz sütunların tepesinde dua ve ibadete vakfetmiş stylite olarak adlandırılan ruhbanların Orta Bizans dönemine kadar sütunun tepesinde varlıklarını sürdükleri bilinmektedir. Sütun 15. yüzyılın sonuna kadar ayakta kalmıştır
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin temel açma kazıları sırasında üç ayrı bazilika kalıntılarına rastlanmıştır. Haklarında pek bilgi bulunmayan ve isimleri bilinmeyen bu bazilikalar "A", "B" ve "C" bazilikaları olarak adlandırılmıştır.
Bu bazilikalar içinden Bazilika A, I. Jüstinyen dönemine ait olan ve planı bilinen tek bazilikadır. Plan belirgin birkaç özellik sunmaktadır. Hemen hemen kare olan merkez alanının iki tarafında avlular bulunmaktadır. Batı yönündeki dış dehliz avlulara bağlanmaktadır. Kilise merkezini ayıran sütunlar arasında kalan boşluklar birbirleri arasında korkuluk katmanı oluştururlar ve bu özellikleriyle Ayasofya’ya benzerler. Bazilika A’da bulunan büyük minber erken Bizans dönemine ait tek numunedir ve Ayasofya’nın bahçesinde bulunmaktadır.
Marmara adalarından getirilen mermer ile yapılmış, üç adet geçiş koridoru bulunan kavisli yapıya sahip bir zafer takı forumun batısında bulunurdu. Roma’da bulunan bir zafer takına benzer biçimde inşaa edilen bu eserin ortasındaki geçiş koridoru kenardakilere göre daha büyüktü. Ortasında I. Theodosius’un heykeli bulunan zafer takının iki yanında I. Theodosius’un oğulları Arcadius ve Honorarius’un heykelleri bulunurdu. Ortadaki geçiş koridorunu taşıyan ve bu koridorun iki yanında bulunan Herkül figürleri ile süslü dörder adet sütun bulunurdu.
Bugün Ayasofya’nın önünden başlayarak batı yönünde ilerleyen cadde( bugünkü adıyla Yeniçeriler Caddesi ) geçmişte şehrin ana hattını şekillendirmiştir. Bu cadde Theodosius Zafer Takının içersinden geçerek Trakya’ya doğru devam eder ve Balkanların dışına kadar ulaşırdı. Şehrin maruz kaldığı istilâlar ve 5. yüzyılda meydana gelen deprem gibi bir takım doğal felaketler sonucunda ağır zarar gören Zafer Takı ile Forumu çevreleyen ve bugün hâlâ bir takım kalıntıları bulunan antik yapılar, Osmanlıların İstanbul’u fethinde çok önceleri yıkılmıştır.
26 Mayıs 2010 Çarşamba
Kordelio/Kordoleon, Eski Karşıyaka
Eski İzmir'den de eski bir yer, güzeller güzeli Karşıyaka; 1922 yılına kadar da iki adı var, biri Karşıyaka, diğeri Kordelio. Kendisi de bendeniz gibi bir Karşıyaka'lı olan Aigai antik Kenti kazı kurulu başkanı ve Ege arkeolojisinin çok önemli uzmanı Prof. Dr. Ersin Doğer şunları belirtiyor;
"Varlığını Yamanlar (Antik Amanara) dağının güneye bakan yamaçlarından topladıkları alüvyonlu toprakla denizi dolduran çaylarına borçlu olan Karşıyaka. Son 30 yılda hızla kentleşen verimli topraklar üzerinde İzmir'i besleyen bostan ve sebze bahçeleriyle Neolitik çağdan itibaren (İ. Ö. 6. BİN) yaşamın varlığını sürdürdüğü Karşıyaka."
13, yüzyıldaki Bizans Kayıtlarında Kordoleon, 16. yüzyılın Osmanlı belgelerinde Kürdelen, Kurdelen, 19. yüzyıldan itibaren Kordelio olarak geçmekte."
Ersin Doğer İzmir'in Smyrna'sı kitabında Küçük Yamanlar Tepe'sine değinmiş ve diyor ki;
Karşıyaka bir antik kent olsaydı akropolisi de Küçük Yamanlar Tepesi olurdu. İzmir'e kuzeyden gelen karayoluna ve önünde uzanan verimli Karşıyaka düzlüğüne hakim olması nedeniyle Prehistorik çağlardan itibaren iskan görmüştür. Üzerindeki su deposu Neolitik çağdan (İ.Ö.6.bin) itibaren oluşan bir höyüğün tahrip edilmesi sonucu inşa edilmiştir. Tepe üzerinde rastlanan çanak, çömlek parçaları hemen hemen her devirde küçük de olsa burada bir yerleşimin varlığını işaret etmektedir. Karşıyaka'nın eski adı Kordelio'nun Bizans dönemindeki KORDOLEON'dan geldiği kesindir. Kordoleon adının da eski Helen dilinde şişlik. yumru, topuz başı, gürz" gibi anlamları bulunan "KORDULE" ile ilişkisi olması mümkündür. Tepe üzerindeki höyüğün de su deposu tarafından tahrip edilmeden önce bir şişlik gibi görünmesi nedeniyle tarihsel çağlarda "KORDULEİON" adını almış olmalıdır. (Kaynak:Ersin Doğer arşivi)
Kendisi de bizler gibi bir Karşıyaka'lı olan Prof. Dr. Bilge Umar ise "Aiolis " ve Türkiye'deki Tarihsel Adlar kitaplarında Kordelio ile ilgili şu bilgileri vermekte.
İzmir Karşıyaka'sının 1922 öncesinde Rumlar ve diğer azınlıklar tarafından kullanılan adı Kordelio, o yerin (Orada henüz yerleşim yoktu) ortaçağdaki adı Kordoleon'dan(Son o' su , Hellen Yazımında omega ile) gelmedir. (Bürchner, RE Smyrna maddesi, sayfa 736, satır 4)
Kendiliğinden anlaşılır ki 1880ler öncesinde şimdiki demiryolu ile deniz arasında bulunan bölümünde henüz deniz doldurulmadığı, kıyı çizgisi bugünkü demiryolunun pek yakınında olduğu için, o dönemde Kordoleon/Kordelio adı, yalnız Küçük Yamanlar Tepesi eteğinden günümüzdeki demiryoluna kadar uzanan bölgeyi, daha özellikle oradan ve eski kıyıyı izleyerek kuzeye uzanan yolu kastediyordu, "Bahçeler arasındaki geçidin yeri" anlamında idi ve Luvi dilinden ya da onun ardılı Lydia dilinden geliyordu, aslı Kordela yani Kord(A) ela iken, "geçit, boğaz, yol" anlamlarındaki Anadolu'lu ela/ile sözcüğünü içeren adlardan pek çoğuna yapıldığı gibi Hellenleşme döneminde, Hellen dilinin "yeri" anlamındaki -ion takısı eklenmiş, orasının bir geçit yeri olduğu vurgulanmak istenmiştir.
Karşıyaka ve yakın çevresindeki eskiçağ ve daha geç dönem yer adları da şunlar;
OKSOUS:Soğukkuyu
AGİA TRİADA:Turan
PETROTA:Naldöken
AMANARA:Yamanlar Dağı
TOMAZA:Şemikler
PAPAZA/PAPAS:Bostanlı
SİLLEİON:Çiğli
BARİS:Bayraklı
KAYNAKLAR:
iZMİR'İN SMYRNA'SI: Prof. Dr. ERSİN DOĞER-İletişim yayınları
AİOLİS:Prof. Dr. BİLGE UMAR-İnkilap yayınları
Eski Karşıyaka Fotoğrafları için Karşıyaka'lı hemşehrimiz Sevgili VEHBİ MOGOL'a çok teşekkür ederim. Kendisinin çok güzel bir Karşıyaka koleksiyonu var,, ayrıca VEHBİ MOGOL çok ustaca fotoğraflar çekiyor.
Değerli MÜŞERREF ABAY Hanımefendi bakınız Eski KARŞIYAKA ile ilgili neler yazmış.
Müşerref Abay
Benim sokağım 1793 sokak, şimdiki Mustafa Reşitpaşa İlkokulunun yanındaki sokak. 1946 yılında bu sokakta doğdum. Sokağımız ve civarı balıkçılıkla geçinen ailelerin yaşadığı bir yerdi. Akşam üzeri erkekler denize çıkar ağ atar sabah ağları toplayıp, dönerlerdi .Sokakta bir tek benim babam inşaat ustasıydı Karşıyaka’da özellikle Alaybey semtinin Arif ustasıydı. Birçok eve emeği geçmiştir. Ben Bostanlı İlkokulu’nda okudum. Bitirince ortaokul birinci sınıfı Karşıyaka Lisesi Şubesinde okudum. İkinci sınıfta Karşıyaka Lisesi’ne geçtim. Okulun arkasında büyük bir bahçe vardı. Amber ve çam ağaçlarıyla harikaydı. Okulumuz tam gün olduğu için öğle tatillerini bu bahçede geçirirdik. Bundan birkaç yıl önce gazetede hocalarımın fotoğraflarını gördüm. Kesip sakladım, coğrafyacı Melahat hanım, bedenci Mustafa Plevneli ve eşi Suat hanım Ali Rıza bey tarihçi Orhan bey matematikçi Halim Erker, Mehmet Aydın, türkçeci Tevfik Durak (sanıyorum Cevat Durağın babası)eşi Aliye hanım kimyacı Şule hanım tabiat hocası sıfırcı Kazım, Kemal Batu fizikçi Mürşide hanım müzikçi Suat hanım hatırladığım hocalarım.
Sınıfta haşarı öğrenciler arasında Ferit Tozkoparan fil Hamdi ve Seda vardı. Seda ingilizce hocamız Saime hanımı delirtirdi. Sıra arkadaşım Zuhal’in babası milletvekili Ömer Atavardardı. ve Yassıadadaydı hergün ağladığını hatırlıyorum. Okul çıkışı Zübeyde hanımın mezarının yanından geçip Karşıyaka İstasyonu’na oradan da mis gibi kokan mandalin bahçelerinin arasından eve giderdik. Çocukluğumda Bostanlı Camisi’nin yanında bir park vardı o parkın iki yanında bayramlarda DP ve CHP davulcuları getirirdi. Partililer kendi partilerinin getirdiği davullarla oynar eğlenirdi. Birde şimdiki köprünün yanında kumluk denen ve denize girilen bir yer vardı. Sokağımızdaki bir ailenin üç kızı vardı. Babasının kayığına binip bütün gün kumlukta yüzerdik. Zaten o kumluktan sonrası boş bir araziydi(sonra orada Nato’da çalışan Amerikalı subaylara evler yapıldı.Biz o araziden deniz börülcesi toplar salatasını afiyetle yerdik. Komşularımızın tuttuğu balıklarla. Şimdi ben orta okulu bitirdikten sonra çarşıda Foto Yıldız’ın köşesinden Ankara İlkokulu’na giden sokakta Sarı Araba’nın yanındaki vitrinden bozma bir dükkan olan düğmeci Muhittin’in yanında işe başladım ve bu bana çarşıdaki insanları esnafı tanıma imkanı sağladı. Hasan, Turan, Gode Cengiz ,Arif Dökel Karakulağı zaten biliyordum. Çocukluğumda dükkanında kitap kiralardı. günlüğüne annem alırdı. Okuma zevkini ilk tattığım yıllardı. Vapur iskelesinin karşısında Melek ve Atlas sinemaları vardı. Melek Sineması’nda seyrettiğim filmleri hala bazı kanallarda rastlıyorum. Çarşı içindeki Ses Sineması’nda “Avare” filmi oynarken izdihamdan sinemanın camları kırılmıştı. Çarşıda hafta sonlarında Kara ve Harp Okulu talebeleri üniformalarıyla dolaşır, genç kızlarda giyinip kuşanıp onlara hava atardı. Bir kaç arkadaşım bu dolaşmalarda tanışıp evlendi.
Her akşamüstü evlerimizin önünde otururken, satıcılar geçmeye başlardı. Dondurmacımız “Vatandaşın dondurması” diye bağırarak tertemiz bembeyaz önlüğü ve bonesiyle geçerdi. Yine küçük ama tertemiz camekanlı el arabasıyla küçük kaselerde aşure satan yaşlı amca. Camlı tepside rengarenk macunları çubuklara dolayıp satan macuncu. Pamuk helvacı, şambalici ,çocukların gözdesiydi. Kış geceleri tahin- pekmezci, bozacımız dolaşırdı. Evimizin hemen arkasında Vehbi Bey’in büyük bir tarlası vardı. O tarlada bir gece önce yazlık sinemada seyrettiğimiz filmi canlandırırdık. Parkın hemen yanında, Bostanlı yazlık sineması vardı. Sahibi Hasan abi, gündüzleri Karşıyaka’da noterlik, akşamları sinemacılık yapardı. Bir gece makine dairesinde yangın çıktı. Sinema da o gece kapandı .Parktan Karşıyaka istikametine yürüyünce, Bostanlı Camisi biraz ilerde Tabak’ların apartmanı. Dr. Ziya Ertemer’in evi vardı. O, bütün Bostanlının doktoruydu hastalığı ne olursa olsun herkes ona giderdi. Gidemeyenlerin hiç yorulmadan evine gider, çoğundan da ücret almazdı. Cuma günleri muayenehanesinde hastalarına ücretsiz bakardı. Babasının vasiyetiymiş. Evini geçince Osmanzade sokağı vardı. Bu sokaktan sola dönerseniz Nergiz Tren İstasyonuna yeni mahalleye, Ordu Sokağının başlangıcına, Reşadiye caddesi gelirdi. Yani şimdiki Girne Caddesi, sonra banyolar ilerde bahçelerinde heykeller bulunan bakımlı bahçeli iki üç katlı evler ve küçük bakımlı dar sokaklar….Bu sokaklardan birinde Karşıyaka Lisesi Şubesi vardi. Ortaokul birinci sınıfı burada okudum. Sonra Karşıyaka Vapur İskelesi… 50 li yıllarda şimdikinin yarısı büyüklüğünde içinde iki üç tane tahta bank olan eski bir bina… Buradan..Sola.. Karşıyaka Çarşısına girildiğinde sağda köşede bir gazeteci vardı. Burada her gazete ve dergiyi bulabilirdiniz. O yıllarda Hürriyet, Milliyet Gazeteleri akşam üstü gelirdi. Biraz ilerde Çığır Kırtasiye, solda Sami bey’in Pastanesi.. Sağda sıra sıra dükkanlar.. Ses Sineması, sebze hali, inzibat karakolu, Karakulak, Akdeniz Manifatura, Lame Kundura ve Karşıyaka Tren İstasyonu…Sağda Sami Bey Pastanesi’nden sonra …Krallar Manifatura, Çarşı Camii, Temizocak Kuyumcusu…. Yılmaz Temizocak sonradan İtimat Sucuklarının kızı Ayla ile evlenmişti….
Foto Yıldız, ismini hatırlayamadığım bir eczane… Yüncü Osman abi, İnanöz Otobüsleri yazıhanesi, polis karakolu ve İstasyon…. Bu çarşıda esnaflık çok ince bir sanattı… esnaf da, müşteri de birbirlerine hep güvenirdi. Pazartesi- perşembe günleri, öğleye kadar iş olmazdı. O zamanlar çamaşır makinesi pek yoktu. o günler hanımların çamaşır günleriydi. Esnaf birbirine çay içmeye giderdi. Sarı Arabanın sahibi ,çorapçı Fehmi, Muharrem Candaş, Hüsnü Sarıoğlu hatırladıklarım… Akşam 5 ten sonra çarşı hareketlenir, kimin hangi saate dükkanın önünden geçeceğini bilirdik..İşten çıkanlar… Vapurdan inenler… O yıllarda biz Nergis’e taşınmıştık. Eve yaya giderdim. İstasyona doğru yürür, oradaki faytonları geçer Nergis istasyonuna doğru Reşadiye’ye dönen caddeden sonra mandalin bahçelerini geçer Nergis istasyonun’a gelirdim. Buradan sola dönerseniz ,Osmanzade’den sahile varırdınız, sağa dönerseniz, Nergiz dolmuş duraklarından sonra bu cadde sırasıyla.. Yeni Mahalle burada da devamlı gittiğimiz Maviçiçek ve Mehtap isimli yazlık sinemalar vardı. İlerde Ordu Sokağı başlangıcı ve Dede başı ben demiryolu boyunca Şemikler istikametine yürürdüm. Evimiz iki istasyon arasında bahçe içinde bir evdi,etrafı sebze bahçeleriyle doluydu. Her şeyin tazesini buradan alırdık. Şimdi o bahçelerden eser yok…Hepsi apartman olmuş…Bitmiş…Sevgi ile kalın…
24 Mayıs 2010 Pazartesi
Panionion/Güzelçamlı,Dilek Yarımadası-Aydın
Panionion (veya Latince söylenişiyle Panionium), Aydın ili sınırları içinde, Dilek yarımadası nda bulunan Samsun dağı 'nın (eski adıyla Mykale) denize bakan kuzey yamacında bulunan ve M.Ö. 8. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlandığı bilinen, Poseidon Helikonios'a adanmış bir İyon tapınağıdır. Tarihi önemi, Pers İmparatorluğu 'nun Lidya Krallığı 'nı yıkması ve Anadolu 'yu tamamiyle işgalinden sonra 12 İyon kenti arasında direnişi örgütlemek amacıyla oluşturulan siyasi ittifakın toplanma yeri ve bu ittifaka ismini veren (Panionion birliği) sit olmasından ileri gelmektedir. Dini ve siyasi içeriği yanısıra düzenli bir festival şeklini de alan Panionion toplantıları, Panionia festivali, bu festival çerçevesinde düzenlenen oyunlar panegyrikos adı altında anılmaktaydı.
Tapınak İyonya kentlerinden olan ve Samsun dağının iç bölgeye bakan yamacından 5 km. mesafede bulunan Priene kentinin denetimindeydi. Yönetimi ve burada toplanıldığında başkanlık Priene kenti temsilcilerince sağlanmaktaydı.
Pers idaresi altında Panonion'daki dini faaliyetlerin sekteye uğradığı bilinmektedir. M.Ö. 5. yüzyılın sonlarında yazan Thusidides İyonyalıların bu dönemde festivallerini Efes'te düzenlediklerini belirtmekte, Diodorus da bölgedeki sürekli çatışma ortamı nedeniyle Panionia festivalinin Efes'e taşındığı bilgisini doğrulamaktadır. Büyük İskender zamanında oyunlar ve festival yeniden Panionion'a dönmüş, ve önemleri giderek azalsa da varlıklarını Roma İmparatorluğu dönemine kadar sürdürmüşlerdir
Yeri
Panionion'un yaklaşık yeri Antik Çağ yazarlarınca tarif edilmiştir. Örneğin, Herodot yerinin "Mykale'nin kuzey yüzünde" olduğunu belirtmekte, Strabo da "Sisam boğazı nı geçtikten sonra, Mykale dağı yakınında, Efes'e doğru denizyolu ile gidilirken denizden üç stadia yüksekte" demektedir. Ancak bu bilgilere rağmen sitin kesin yeri zaman içinde unutulmuştur.
19. yüzyıl sonunda ünlü Alman arkeolog Theodor Wiegand burada, Güzelçamlı yakınlarında, bir sit keşfetmiş, ve bu sit 1958'de Gerhardt Kleiner, Kurt Hommel ve Wolfgang Müller-Wiener tarafından kazılmıştır. 2004'deki yeni keşiflere kadar Wiegand'ın bulduğu bu sitin Panionion'a denk geldiği düşünülmüştür.
Sit bir temenos duvarı ile çevrelenmekte ve orta yerinde, M.Ö. 6. yüzyıla tarihlendirilen ve Poseidon sunağı olduğu düşünülen 17.5 m - 4.25 m boyutlarında bir taş kaide bulunmaktadır. Yamacın daha aşağısında, sunağın 50 m. güneybatısında küçük bir tiyatro veya odeum yer almaktadır. Yarım daireyi biraz aşan bir şekle sahip olan bu odeum 32 m. çapındadır ve kayaların içine kesilmiş 11 sıra oturağı bulunmaktadır. Burasının İyonya kentleri birliğinin, başka bir deyişle Panionium birliğinin toplantılarının cereyan ettiği konsey odası olduğu sanılmaktadır. Halihazırdaki kalıntılar M.Ö. 4. yüzyıldan kalma olup, bu dönemde İyonya birliğinin ve Panionia festivallerinin yeniden canlandığı bilinmektedir. Sunak ile konsey odası arasında geniş bir yeraltı mahzeni bulunmaktadir. Bu mahzenin ne gibi bir dini işlevi olabileceği açıklığa kavuşturulamamıştır. Antik çağ kaynakları burada kurban törenleri yapıldığını belirtmekte, ancak tam anlamıyla bir tapınak binasına atıfta bulunmamaktadır. Nitekim sunak kompleksi dışında gerçek anlamda bir tapınak bulunamamıştır.
Ancak 2004'de bölgede yüzey araştırmaları yapan Alman arkeolog Hans Lohmann daha yükseklerde ikinci bir arkeolojik sit keşfetmiştir. İyon özelliklerini taşıyan bu ikinci sitte M.Ö. 6. yüzyıldan kalma bir ayin alanı ve küçük bir yerleşim alanı yer almaktadır. 2005 yazında sit Aydın Müzesi gözetiminde kazılmıştır. Lohmann bu sitin, konumu ve yazılı ipuçlarına daha uygun olması nedeniyle, hakiki Panionion olması gerektiğini düşünmektedir.
Kaynak:
IONİA:Prof.Dr. Bile Umar- İnkilap yay.
Eskiçağ'da Ege:George Bean-Arion yay.
Tapınak İyonya kentlerinden olan ve Samsun dağının iç bölgeye bakan yamacından 5 km. mesafede bulunan Priene kentinin denetimindeydi. Yönetimi ve burada toplanıldığında başkanlık Priene kenti temsilcilerince sağlanmaktaydı.
Pers idaresi altında Panonion'daki dini faaliyetlerin sekteye uğradığı bilinmektedir. M.Ö. 5. yüzyılın sonlarında yazan Thusidides İyonyalıların bu dönemde festivallerini Efes'te düzenlediklerini belirtmekte, Diodorus da bölgedeki sürekli çatışma ortamı nedeniyle Panionia festivalinin Efes'e taşındığı bilgisini doğrulamaktadır. Büyük İskender zamanında oyunlar ve festival yeniden Panionion'a dönmüş, ve önemleri giderek azalsa da varlıklarını Roma İmparatorluğu dönemine kadar sürdürmüşlerdir
Yeri
Panionion'un yaklaşık yeri Antik Çağ yazarlarınca tarif edilmiştir. Örneğin, Herodot yerinin "Mykale'nin kuzey yüzünde" olduğunu belirtmekte, Strabo da "Sisam boğazı nı geçtikten sonra, Mykale dağı yakınında, Efes'e doğru denizyolu ile gidilirken denizden üç stadia yüksekte" demektedir. Ancak bu bilgilere rağmen sitin kesin yeri zaman içinde unutulmuştur.
19. yüzyıl sonunda ünlü Alman arkeolog Theodor Wiegand burada, Güzelçamlı yakınlarında, bir sit keşfetmiş, ve bu sit 1958'de Gerhardt Kleiner, Kurt Hommel ve Wolfgang Müller-Wiener tarafından kazılmıştır. 2004'deki yeni keşiflere kadar Wiegand'ın bulduğu bu sitin Panionion'a denk geldiği düşünülmüştür.
Sit bir temenos duvarı ile çevrelenmekte ve orta yerinde, M.Ö. 6. yüzyıla tarihlendirilen ve Poseidon sunağı olduğu düşünülen 17.5 m - 4.25 m boyutlarında bir taş kaide bulunmaktadır. Yamacın daha aşağısında, sunağın 50 m. güneybatısında küçük bir tiyatro veya odeum yer almaktadır. Yarım daireyi biraz aşan bir şekle sahip olan bu odeum 32 m. çapındadır ve kayaların içine kesilmiş 11 sıra oturağı bulunmaktadır. Burasının İyonya kentleri birliğinin, başka bir deyişle Panionium birliğinin toplantılarının cereyan ettiği konsey odası olduğu sanılmaktadır. Halihazırdaki kalıntılar M.Ö. 4. yüzyıldan kalma olup, bu dönemde İyonya birliğinin ve Panionia festivallerinin yeniden canlandığı bilinmektedir. Sunak ile konsey odası arasında geniş bir yeraltı mahzeni bulunmaktadir. Bu mahzenin ne gibi bir dini işlevi olabileceği açıklığa kavuşturulamamıştır. Antik çağ kaynakları burada kurban törenleri yapıldığını belirtmekte, ancak tam anlamıyla bir tapınak binasına atıfta bulunmamaktadır. Nitekim sunak kompleksi dışında gerçek anlamda bir tapınak bulunamamıştır.
Ancak 2004'de bölgede yüzey araştırmaları yapan Alman arkeolog Hans Lohmann daha yükseklerde ikinci bir arkeolojik sit keşfetmiştir. İyon özelliklerini taşıyan bu ikinci sitte M.Ö. 6. yüzyıldan kalma bir ayin alanı ve küçük bir yerleşim alanı yer almaktadır. 2005 yazında sit Aydın Müzesi gözetiminde kazılmıştır. Lohmann bu sitin, konumu ve yazılı ipuçlarına daha uygun olması nedeniyle, hakiki Panionion olması gerektiğini düşünmektedir.
Kaynak:
IONİA:Prof.Dr. Bile Umar- İnkilap yay.
Eskiçağ'da Ege:George Bean-Arion yay.