14 Nisan 2009 Salı
Phokaia Antik Kenti, Foça
Phokaia/Foça'yı Temmuz 2010 da Sevgili Emel AKIN'la birlikte ziyaret ettik, ayrıca orada Phokaia Kazı Kurulu Başkanı Prof.Dr. Ömer ÖZYİĞİT'in rehberliğinde gezilmiş, fotograflanmış ve yeni fotoğraflar eklenmiştir. İlk gördüğünüz fotoğraflar 2010 Temmuz ayına aittir. Gerçekten de Phokaia antik kentinde son kazılarla çok önemli sonuçlara ulaşılmış. Özellikle Athena tapınağındaki kazılar çok ilerlemiş durumda, yeni buluntular var...
PHOKAIA KAZILARININ TARİHÇESİ
Foçadaki arkeolojik kazılar üç döneme ayrılır. İlk dönem kazıları Fransız Arkeolog Felix Sartiaux başkanlığında 1913-14, 1920 yıllarında aralıklarla sürdürüldü. Bu kazılarda, kentin çeşitli yerlerinde 15 adet sondaj kazısı yapılmış ve Phokaia antik kentinin farklı dönemlerine ait buluntular ortaya çıkarıldı. Sartiaux çalışmalarını üç grup altında toplamıştır. Birinci grup çalışmalarını, halk arasında Şeytan hamamı olarak adlandırılan Roma dönemine ait kaya mezarında gerçekleştirdi. İkinci grup çalışmalar yarımadanın kıstak bölümünde yapılmış ve buradaki kazılarda Ortaçağa ait surun kalıntıları ile çok sayıda mermer mimari parça gün ışığına çıkarıldı. Sartiaux, üçüncü grup çalışmalarını ise Phokaia Antik kenti tiyatrosunu bulmak amacıyla Değirmenli tepe olarak adlandırılan tepenin kuzeybatısında gerçekleştirdi.
Phokaia Antik kentinde İkinci dönem kazıları, Ord.Prof.Dr. Ekrem Akurgal başkanlığında 1952 yılından 1970 yılına kadar aralıklarla yapıldı. Bu dönem kazıları yarımada üzerinde gerçekleştirilmiş ve Athena Tapınağına ait buluntular ortaya çıkarılmıştır.
Uzun bir aradan sonra Foçada arkeolojik kazılar, 1989 yılında yeniden gündeme geldi. Prof.Dr.Ömer Özyiğit başkanlığında 1989 yılında başlayıp halen devam eden üçüncü dönem kazıları sırasında önemli sonuçlar elde edildi. Bu son dönem kazıları sırasında, İ.Ö. 590-580 yıllarında, kentin Med saldırılarına karşı bir surla çevrilmiş olduğu ve bu zamanda kentin sınırlarının yarımadayı aşarak anakarada geniş bir alana yayıldığı ortaya çıktı.
PHOKAIA (FOÇA) TARİHİ
Phokaia 12 Ion kentinden biri olup, Ionianın en kuzeyinde yer alır. Phokaianın kuruluşu üzerine çok çeşitli görüşler vardır. Antik yazarlardan Herodot, Strabon ve Şamlı Nikolaosa göre, Orta Yunanistanda Peloponnes Yarımadasında yaşayan Phokisliler, Anadoluya gelerek bölgeye egemen olan Kyme (Aliağa yakınında) kentinin verdiği izin ile Phokaiayı kurdular.
Phokaiada daha önce yapılan kazılarda ele geçen en erken seramikler, İ.Ö. 11. yüzyıla kadar gider; ancak son yıllarda yapılan kazılarda bulunan İ.Ö. 2. bine ait seramik parçaları, kentin tarihini daha da gerilere götürmektedir.
Prof.Dr.Bilge UMAR Türkiye'deki Tarihsel Adlar ve Aiolis Kitaplarında Phokaia isminin Luvi dilinden geldiğini ve aslının su yerleşimi anlamına gelen PA-UVA-KA olduğunu belirtmektedir.
İ.Ö. 7. yüzyılda Phokaialılar, Miletoslularla birlikte Karadeniz ve Akdenize açılarak koloniler kurdular. Mısırın Akdeniz kıyısındaki Naukratis kenti ile önemli ticari ilişkilere girdiler. Böylelikle İ.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısında yaptıkları ticaret ve kurdukları kolonilerle ekonomik refaha ulaştılar. Bu amanda Athena Tapınağı ve onun eteğinde yer alan Kybele Açık Hava Tapınağı yapıldı. Kentin çevresi İ.Ö. 590-580 yıllarında, uzunluğu 5 kmyi aşan, Herodotosun sözünü ettiği ünlü duvarla çevrildi. Phokaia antik dünyanın en büyük kentlerinden biri oldu.
Phokaia kültürel alandaki önemini daha sonra da sürdürdü. Son yıllarda yapılan kazılarda ortaya çıkan Phokaia tiyatrosunun, Anadolunun bilinen en eski tiyatrosu olması şaşırtıcı değildir.
Phokaialı denizciler, İon deniz ticaretinin yayılmasında önemli bir rol oynadılar. Mısırdaki Naukratis kenti ile ticaret yaptılar. Milet kenti ile güçlerini birleştirerek, Çanakkale Boğazında Lampsakos (Lapseki), Karadeniz kıyısında Amisos (Samsun) kentlerini kurdular. İ.Ö. 620lerde İspanyada Andalusadaki Tartessosa kadar giderek, İ.Ö. 600 yıllarında Güney Fransada Massalia (Marsilya), İspanyada Emporion (Ampurias), Korsikada Alalia, Güney İtalyada Elea (Velia), Midillide Methymna koloni kentlerini oluşturdular..
İ.Ö. 7.yüzyılda İranda Susadan başlayan Kral Yolu Sardese kadar geliyor ve burada Phokaia ve Aliağa yakınındaki Kymeden gelen bir yolla birleşiyordu. Ephesosdan başlayan diğer bir yol da Smyrnadan geçerek Phokaiaya ulaşıyor olmalıydı. İ.Ö. 600lerde Smyrnanın Lydia Kralı Alyattes tarafından yıkılmasından sonra, Hermos (Gediz) Vadisinin ticari egemenliği Phokaianın eline geçti. Bu egemenlik Phokaia sikkelerinin zenginleşmesiyle de belirgindir.
Phokaia İ.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısında altın çağını yaşadı. Bu altın çağ,Perslerin İ.Ö. 546 yılında Sardesi ele geçirmeleriyle sona erdi. Bir çok Batı Anadolu kenti gibi Phokaiayı da Persler yıkıp tahrip ettiler. Phokaialıların çoğu Akdenizdeki kolonilerine göç ettiler.
Phokaia İ.Ö.5. yüzyılda Delos Birliğinin iki talent vergi veren bir üyesi olarak bilinir. İ.Ö.412de baş kaldırarak birlikten ayrıldı.
Hellenistik dönemde Büyük İskenderin Küçük Asya seferiyle, pek çok Batı Anadolu kentinde olduğu gibi, Phokaiada da Pers istilası sona erdi. Kent daha sonra Büyük İskenderin komutanlarından Seleukoslar, Attaloslar ve Pergamon Krallığı tarafından yönetildi.
Pergamon Krallığının İ.Ö. 133 yılında vasiyet yoluyla Roma İmparatorluğuna bağlanmasıyla Phokaiada aynı yazgıyı paylaştı. Roma döneminde küçülen kent büyük bir seramik endüstri merkezi oldu.
Phokaia Erken Hristiyanlık döneminde Bizans İmparatorluğunun bir piskoposluk merkeziydi.
15. yüzyılda güçlenen Osmanlı Devleti, Kaptan-ı Derya Yunus Paşa yönetimindeki Osmanlı Donanması ile 1455 yılında Yeni Foçayı ve Foçayı Osmanlı topraklarına kattı. Fatih Sultan Mehmet de Foçayı Manisa eyaletine dahil etti.
ATHENA TAPINAĞI (İ.Ö. 6. yüzyılın başları)
Antik Phokaia kentinin ve bugünkü modern yerleşimin en güzel noktasında bulunan ve İon dünyasının en eski tapınaklarından biri olan Athena Tapınağı, körfeze ve kente hakim kayalık düzlükte yer alıyordu; bu nedenle buradaki tapınak kentin en önemli tapınağı, Athena da baş tanrıçasıydı. Strabondan tapınağın içindeki Athena heykelinin oturur durumda ve tahtadan yapıldığını öğreniyoruz. Athena ele geçen yazıtlar ve sikkeler üzerinde de yer alır. Doğu batı doğrultusundaki tapınak, kente doğru bakmaktaydı. Bu kayalık alanda aynı zamanda Anadolunun Ana Tanrıçası olan Kybele de saygı görüyordu. Nitekim Athena Tapınağının bulunduğu kayalık düzlüğün kuzey yamacında, deniz kıyısında 1993 kazıları sırasında ortaya konulan Kybele Açık Hava Tapınağı bunu gösterir.
İon düzeninde ve tüf taşından yapılmış ilk tapınak Roma döneminde mermerden yeniden yapıldı. Roma dönemi tapınağından günümüze fazla bir kalıntı ulaşmadı.
1952-1970 yılları arasında aralıklı olarak Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal tarafından yapılan kazılar, 1998 yılından itibaren JTI Türkiyenin desteğiyle yeniden ele alındı. Yeni kazılar sırasında tapınağın bir podium üzerine oturduğu anlaşıldı. Kuzey, güney ve batı yönlerinde rastlanılan podium duvarının, tüf taşından dikdörtgen biçiminde düzgün yüzeyli büyük bloklarla yapılmış olduğu görüldü. Bu duvarların stilinin Maltepe Tümülüsünün içerisinde bulunan kent duvarlarının stiline çok yakın olması, ayrıca Liman Kutsal Alanının üzerindeki kent duvarlarının aynı zamanda Athena Tapınağının kuzey podium duvarı olarak kullanılmış olması, Athena Tapınağının kent duvarlarıyla çağdaş olduğunu gösterir. Yapılan kazılarda tapınağa ait çok sayıda sütun tamburları, üst yapı elemanları ve pişmiş topraktan yapılmış mimari terracottalar bulundu.
JTI ( Japan Tobacco International )Türkiyenin desteğiyle yapılan kazıların tamamlanmasından sonra tapınağın bir bölümünü ayağa kaldırılması planlanmaktadır.
KYBELE AÇIK HAVA TAPINAĞI
Phokaia ile ilgili Kaynaklar:
Foça-Phokaia:Suzan ÖZYİĞİT Arkadaş Matbaacılık-1998
Aiolis:Prof.Dr.Bilge UMAR-İnkilap yay.
Eski Foça:Felix Sartiaux-Ege Turizm Cemiyeti yay.1952
Foça Kazılarında bulunan arkaik devir mimarlık eserleri 6.Türk Tarih Kongresi Ankara 1965 Prof.Dr.Ümit Serdaroğlu
Foça kazıları ve Kyme sondajları,Anadolu Uygarlıkları -Net Yay.Prof.Dr.Ekrem AKURGAL
Kazı sonuçları:Prof.Dr.Ömer ÖZYİĞİT
1989,1990,1991,1992,1993,1997,1999,2000LER.
Kültür bakanlığı yay.
ARKAİK DÖNEM KENT DUVARI (HERODOT DUVARI) (İ.Ö. 590 580 yılları)
Phokaianın en eski kent duvarı, Hellenistik döneme ait Maltepe Tümülüsünün içerisinde, 1992 yılı kazı çalışmaları sırasında çıkarıldı. Tarihin babası olarak isimlendirilen Halikarnassoslu Herodotun dokuz kitaptan oluşan eserinde çok sık sözünü ettiği duvarın bu duvar olduğu anlaşıldı (Herodot I:163):
Uzun deniz yolculuğuna çıkan ilk Yunanlılar Phokaialılardır, Adriyatik, Etruria, Iberia ve Tartessosu ( güneybatı İspanyada eski bir krallık ) açanlar bunlardır, yuvarlak teknelerle değil, elli kürekli gemilerle giderlerdi. Tartessosta bu ülkenin kralı pek sevdi bunları, Arganthonios adındaki bu kral, yüz yirmi yıllık ömrünün seksen yılını Tartessosta saltanat sürerek geçirmiştir. Phokaialılara çok iyilikleri dokunmuştur, önce bırakın Ioniayı gelin burada yerleşin, beğenirsiniz, demiş, razı olmamışlar, onun üzerine, Medlerin gitgide güçlendiklerini öğrendiği için, kentlerini surlarla çevirsinler diye para vermiştir. Ve hesapsız para vermiştir, zira duvar çepeçevre hayli stad tutar ve baştan başa işlenmiş büyük taşlarla yapılmıştır.
Bunun için bu kent duvarı Herodot Duvarı olarak da anılır. Dıştan bir payanda ile desteklenen kent duvarı, tüf taşından dikdörtgen biçimde düzgün bloklarla ince ve kalın taş sıralarından oluşturulmuş olup, özgün yüksekliğinin 15 m. kadar olduğu sanılıyor.
Kazılar sırasında 4 m. genişliğinde ve 5 m. uzunluğunda plana sahip bir kent kapısı da çıkarıldı. İ.Ö. 546 yılında Perslerin kenti alışı sırasında, yanarak tahrip olan girişin tabanı üzerinde savaş sırasında kullanılmış bir mancınık güllesi ve ok uçları ele geçirildi. Ayrıca yine kapı tabanında yangını söndürmek amacıyla kullanılan Lesbos tipi bir amphora da bulundu.
Yapılan araştırmalar sonucunda, uzunluğu 5 kilometreden daha fazla olan bu kent duvarının, Athena Tapınağı ve Liman Kutsal Alanının yer aldığı yarımada ile kentin doğusundaki Tiyatro Tepesi ve diğer tepeleri de çevirmiş olduğu saptandı.
Kentin yaslandığı doğudaki tepeler üzerindeki kayalıklarda, kent duvarının blok taşlarının yerleştirildiği yatak izleri bugün de görülür.
Bu denli uzun kent duvarları, bugünkü Batı Uygarlığının temellerini atan önemli İon Kentlerinden biri olan Phokaianın İ.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısında dünyanın en büyük kentlerinden olduğu gerçeğini ortaya koyar.
Buradaki kazılar ve restorasyon çalışmaları JTI ( Japan Tobacco International ) Türkiyenin desteğiyle sürdürülecektir.
MEGARON (İÖ 7. yüzyıl 2. yarısı)
Antik kentin ve modern yerleşimin kuzey bölümünde, 1995-1996 yıllarında yapılan kazılarda 260 m2lik küçük bir parselde bulundu. İ.Ö. 7. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen megaron, Foçada ele geçmiş tam plan veren en eski yapıdır. Doğu-batı doğrultusunda uzanan yapı batıya bakmaktadır. Yaklaşık yüz yıl kullanılan yapı İ.Ö. 5. yüzyılın başlarında terkedilmiştir. Önünde iki sütunlu bir ön odası vardı. Ön oda ve arka büyük oda arasında ince bir ara bölüm yer alır. Buradan yapının ana yaşama mekanına geçilir. Yapının kuzeyinde taş döşeli bir bahçe yer alıyordu. Megaron büyük olasılıkla kiremitli bir beşik çatıyla örtülüydü. Bu nedenle iki dar tarafta birer alınlık olmalıydı.
Bu alan İ.Ö. 5. yüzyılın başlarından yaklaşık İ.Ö. 425 tarihlerine kadar nekropolis olarak, sonraları önce kiremit, ardından seramik üreten bir atölyenin çöplüğü olarak kullanıldı. Megaron alanı son olarak yine nekropolis olarak kullanıldı. Bu alanda Hellenistik ve Erken Roma dönemlerinde tüf taşından yapılmış lahitlerle doğrudan gömüye rastlandı.
LİMAN KUTSAL ALANI (İ.Ö. 580 yılları)
Athena Tapınağının bulunduğu yarımadanın kuzey ucunda 1993 yılında yapılan kazılarda, kayaya oyulmuş başka bir kutsal alan ortaya çıkarıldı. Tanrıça Kybeleye ait olması muhtemel olan bu kutsal alan, antik limanın da girişinde yer alır. Kutsal alanın hemen üzerinde kentin kronolojisini gözler önüne seren Arkaik, Roma, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerine ait sur duvarları bulunur. 2000 yılında yapılan Athena Tapınağı kazıları sırasında, podium dolgusu içinde ortaya çıkan Tanrıça Kybeleye ait bir kutsal alan, yarımadayı oluşturan ana kayanın tamamında, Athenadan önce Tanrıça Kybelenin tapım gördüğünü gösterir. Ancak İ.Ö. 6. yüzyılın başında kutsal alanın bulunduğu yere Athena Tapınağı inşa edilince, tapınağın altındaki kayalık platform, tanrıça Kybelenin yeni mekanı olur. Buradaki farklı boyutlardaki nişler içinde tanrıça Kybelenin heykel ve kabartmaları bulunmaktaydı.
ARKAİK DÖNEM SUNAKLARI VE GÜNEY NEKROPOLİS
Arkaik döneme tarihlenen surların dışında ve antik kentin güneyinde Phokaianın ikinci bir limanı yer alıyordu. Bu liman bugün derelerin getirmiş olduğu alüvyonlarla tümden dolmuş durumdadır. Antik dönemdeki bu güney limanının kıyısında, 1998 yılında Sevgi Caddesinde yapılan kanalizasyon kazıları sırasında yan yan iki sunak yapısına rastlandı. Sunaklar antik kente ve Güney Limanına, yani kuzey yönüne doğru bakar. Burada antik kentin güneyinde, surların dışında, Güney Limanının da karşı tarafı olan güney kıyılarında tanrılara adanan iki sunak söz konusudur.
Her iki yapı da dikdörtgen biçiminde kesilmiş tüf taşlarıyla inşa edildi. Bu yapılarda görülen taş işçiliği, İ.Ö.590-580 yıllarına tarihlenen Phokaia kent sur duvarlarının işçiliği ile benzerdir. Aynı zamanda bu işçilik, Phokaia Athena Tapınağının podium duvarında da görülür. Bu stil birliği, bu iki sunak ile Maltepe tümülüsü içinde bulunan Arkaik dönem surları ve Athena Tapınağının çağdaş olduğunu gösterir. Arkaik dönemde bu tarzda sunakların varlığı, Ioniada Miletosda Kap Monodendride ve Samosda bilinir.
Sunakların yapımından sonra bu alan, nekropolis olarak kullanılmaya başlandı. Bu mezarlar, Arkaik dönemden Roma İmparatorluk dönemi içlerine dek tarihlenir. Fayans, pişmiş toprak ve camdan yapılmış Arkaik dönem mezar buluntuları, Mısır, Doğu Yunan ve Korinth kökenlidir.
Phokaiada yapılan kazılarda Maltepe Tümülüsü içerisinde bulunan Arkaik dönem surları, yarımada üzerindeki Athena Tapınağı ile Sevgi Caddesinde ele geçen sunaklar ile Kybele Açık Hava Tapınakları, İ.Ö.6.yüzyılın ilk yarısında Phokaianın büyüklüğünü ve görkemini göstermektedir.
DEĞİRMENLİ TEPE KYBELE KUTSAL ALANI
Phokaiada Kybele kültü yaygındır. Foçanın doğusunda, Tiyatro Tepesindeki Kybele Kutsal Alanı çok eskiden beri bilinmektedir. Burada kayalara oyulmuş olan çok sayıda nişin birkaç tanesinin içinde Kybelenin betimlemeleri bulunmaktadır. 40x30-35 cm. boyutlarındaki bu nişlerin bazılarında alınlık vardır. Bu kutsal alanın tarihinin Hellenistik dönem olması gerekir; çünkü bu dönem nişlerinin boyları küçüktür. Athena Tapınak kazı alanından fotoğraflara devam ediyoruz;